YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5455
KARAR NO : 2015/12281
KARAR TARİHİ : 17.11.2015
MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/11/2013
NUMARASI : 2011/254-2013/466
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu J. T.’ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 14.5.2010 tarihinde davalı T.A.’e sattığının belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu J.T.vekili, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, bu konuda menfi tespit davası açacaklarını satış işleminin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı T.A. vekili, fiilen müvekkiline ait olup tapuda kardeşi T.. P.. adına kayıtlı taşınmazın müvekkilinin borçları nedeniyle 15.000 TL peşin, bakiyesi bir ay sonra ödenmek üzere davalı J.’ye satıldığını, J. tarafından bakiye satış parası ödenmediğinden 15.000 TL’lik kaparo kendisine ödenerek taşınmazın geri alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia,savunma toplanan delillere göre dava konusu taşınmazın 23.6.2009 tarihinde Tijen tarafından davalı Jülide’ye onun tarafından da 14.5.2010 tarihinde davalı T.’a satıldığı, T. ile T.’in kardeş olduğu; T., J. ve T. arasında yapılan taşınmaz satışlarının gerçek satış olduğu, muvazaalı olmadığı J.’nin taşınmaz bedelini ödeyememesi nedeniyle taşınmazın gerçek sahibine iade edilmesi işlemi olduğu, davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas
Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının Bakırköy 6.İcra müdürlüğünün 2010/23575 sayılı dosyası yönünden 2010 yılı Ocak-Ekim aylarına ilişkin kira alacağı (1.8.2008 tarihli kira sözleşmesi), Bakırköy 12 İcra Müdürlüğünün 2010/2707 sayılı takip dosyası yönünden ise 2009 yılı Ocak-Aralık aylarına ilişkin kira alacağına ilişkin olduğu, borçlu hakkındaki takiplerin kesinleştiği, 6.5.2011 ve 28.4.2011 tarihli haciz tutanaklarının İİK’nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, alacağın gerçek olduğu, iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı, davanın süresinde açıldığı anlaşıldığından dava ön koşulları gerçekleşmiştir.Dava konusu
taşınmazın tapudaki satış bedeli (46.000 TL) ile bilirkişi tarafından belirlenen (120.000 TL) gerçek değeri arasında misli fark bulunduğu, dosya kapsamından davalı T.’ın borçlu Jülide’nin durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu, ayrıca davalı Tülay’ın kendi muvazaasına dayanamayacağından (dava konusu taşınmaz hissesi 7.5.2009 tarihinde davalı T. tarafından kardeşi T.’e, T. tarafından 23.6.2009 tarihinde davalı borçlu J.’ye, J.tarafından da 14.5.2010 tarihinde yine davalı T.’a satılmış) dava konusu 14.5.2010 tarihli tasarrufun davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak İİK’nun 278/3-2,280/1 maddeleri gereğince iptaline karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun olmayan gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.