Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/5368 E. 2015/11883 K. 10.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5368
KARAR NO : 2015/11883
KARAR TARİHİ : 10.11.2015

MAHKEMESİ : Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/07/2013
NUMARASI : 2011/213-2013/326

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı A.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu A.. Ç..’in alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 24.6.2009 tarihinde dava dışı kayınbiraderi F.Ş.e, onun da 3.9.2009 tarihinde borçlunun ev sahibi davalı S.. M..’a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu A.. Ç.., dava konusu taşınmazı babası geri istediği için bu davanın açıldığını, taşınmazın babası ile ilgilisi bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı S.. M.., dava konusu taşınmazı borçludan değil F. Ş.’den aldığını, borçlu ile komşu olmasının iptal nedeni olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı borçlunun dava konusu taşınmazı mal kaçırmak amacıyla önce kayınbiraderi dava dışı F. Ş.e anlaşmalı olarak devrettiği, F.Ş. tarafından da taşınmazın kısa süre sonra borçlunun ev sahibi davalı S.. M.. anlaşmalı olarak devredildiği, davalı S.. M..’un borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı A.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda dava konusu taşınmaz 24.6.2009 tarihinde davalı borçlu A.. Ç.. tarafından dava dışı F. Ş.’e, onun tarafından da 3.9.2009 tarihinde davalı S.. M..’a satılmıştır. Bu durumda Mahkemece öncelikle İİK’nun 282. maddesi gereğince aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan F. Ş.’e dava dilekçesinin tebliği ile duruşmaya katılımının sağlanması, bildireceği delillerin toplanması, yine davalı borçluya delillerini bildirmesi için süre verilmediği anlaşıldığından davalı borçluya da delillerini sunması için süre verilmesi bildireceği delillerin toplanması, özellikle takip konusu alacağın gerçek bir alacak olduğunun tespitine yönelik Ç. Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/3806 Hazırlık dosyası da incelenerek dava koşulları yönünden dosyanın incelenmesi, dava koşullarının mevcut olması halinde dava konusu tasarrufların İİK’nun 278, 279, 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı A.. Ç.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı A.. Ç..’e geri verilmesine 10.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.