Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/5129 E. 2015/13065 K. 01.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5129
KARAR NO : 2015/13065
KARAR TARİHİ : 01.12.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2013
NUMARASI : 2010/26-2013/391

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacı ve davalı H.. B.. vekillerince temyiz edilmiş, davalı H.. B.. vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 01.12.2015 Salı günü davacı vekili Av. U. Ç.ile davalı H.. B.. vekili Av. M.. Ç.. geldiler. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı borçlu S. B.’un amme alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazlardan birini 9.12.2005 tarihinde davalı S.. K..’a, diğer taşınmazını da 26.12.2008 tarihinde davalı H.. B..’e sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep etmiş;22.4.2010 tarihli dilekçesi ile dava konusu taşınmaz davalı S.. K.. tarafından 6.7.2006 tarihinde dava dışı 3.kişiye satıldığından davalı Sevim hakkındaki davayı bedele dönüştürüklerini beyan etmiştir.
Davalı borçlular F.O. Mukavva Ambalaj San.ve Tic.AŞ. ve S.B.vekili, müvekkili S.’ın 20.10.2008 tarihinden itibaren borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğunu, borçlu şirket hakkındaki takip ve satış işlemleri devam ettiğinden aciz fişi alınmadan eldeki davanın dinlenemeyeceğini, dava konusu taşınmazların borçtan önce ve rayiç değerle satıldığını, müvekkili S. hakkında VUK’nun 10 ve 6183 Sayılı Yasanın 35.maddesinin uygulanamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı S.. K.. vekili, müvekkili hakkındaki davanın tefrik edilerek görevli ve yetkili Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, dava değerinin açıklanması gerektiğini, davalı Suzan’ın 20.10.2008 tarihinde borçlu şirketin yönetim kurulu üyeliğine getirildiğini, şirketin temsilcisi olmadığından 6183 Sayılı Yasanın 35.maddesi gereğince sorumluluğunun sözkonusu olmadığını, tasarrufun borçtan önce yapıldığını, şirket hakkındaki takip ve satış işlemleri devam ettiğinden eldeki davanın açılmayacağını, dava konusu taşınmazı davadan önce sattıklarından husumet yöneltilemeyeceğini, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı H.. B.. vekili, müvekkili hakkındaki davanın tefrik edilerek görevli ve yetkili Büyükçekmece Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini, dava değerinin açıklanması gerektiğini, davalı Suzan’ın 20.10.2008 tarihinde borçlu şirketin yönetim kurulu üyeliğine getirildiğini, şirketin temsilcisi olmadığından 6183 Sayılı Yasanın 35 maddesi gereğince sorumluluğunun sözkonusu olmadığını, şirket hakkındaki takip ve satış işlemleri devam ettiğinden eldeki davanın açılmayacağını, Suzan hakkında takip bulunmadığını, taşınmazı rayiç değerle aldıklarını, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, dava konusu İ.M.391 ada 6 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinden çok önce S.. K.. tarafından dava dışı N.E.’e satıldığı, davalı S.’e satış tarihinde davalı S.’ın F.O. mukavva Ambalaj San ve Tic.AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olmadığı gerekçesiyle davalılar S. ve S.aleyhine açılan davanın reddine; A. 75 ada 38 parsel 6 nolu bağımsız bölüm yönünden 26.12.2008 tasarruf tarihinde davalı S.’ın davalı borçlu şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunması nedeniyle anılan taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı H.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu davaların amacı amme borçlusunun bu Kanunun 27, 28, 29 ve 30.maddelerinde yazılı tasarruf ve muamelelerinin iptali ile alacaklının alacağının tahsilini sağlamaktır. Yasanın 25.maddesinde bu tür davaların borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendisine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçılarına veya kötüniyetli diğer kişilere karşı açılacağı hüküm altına alınmıştır. 31.maddede 27, 28, 29 ve 30.maddelerde sözü edilen tasarruf ve muamelelerden faydalananlar elde ettiklerini elden çıkarmışlarsa elden çıkardıkları değer nispetinde tazminatla sorumlu tutulurlar. 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 maddesinde limited şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları, ortağın şirketteki payını devretmesi halinde payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu oldukları amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olması halinde bu şahısların amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu oldukları, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olanlarının kanuni temsilcinin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3505 sayılı Yasanın 2.maddesi ile değişik 10/2.maddesi hükmünce tüzel kişilerin vergi sorumluluklarından doğan edimlerinin yerine getirilmesinden kanuni temsilcilerin tam sorumluluğu oldukları hüküm altına alınmıştır. Buna göre yönetici ortak şirketin vergi borcunun ödenmemesi halinde bu borcun tamamından sorumludur.6183 sayılı yasanın 37 maddesinde amme alacaklarının hususi kanunlarda belli edilen zamanlarda ödeneceği,hususi kanunlarda ödeme zamanı tesbit edilmemiş amme alacaklarının M.. B..nca belirtilecek usule göre yapılacak tebliğden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bu ödeme müddetinin son gününün amme alacağının vade günü olduğu, 55 maddesinde amme alacağını vadesinde ödemeyenlere ödeme emri gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Borçlar Kanunun 317 maddesinde “anonim şirket, idare meclisi tarafından idare ve temsil olunur “ Türk Borçlar Kanunun 365 maddesinde ise “Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur “hükmünü içermektedir.Buna göre gerek 6762 sayılı gerekse 6102 sayılı kanun gereğince anonim şirketin kanuni temsilcisi yönetim kuruludur.
Somut olayda davalı S.B.’un 2005 yılından beri davalı şirketin ortağı olduğu, 14.10.2008 tarihinden itibaren anılan şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev aldığı, VUK’nun 10.ve 6183 sayılı Yasanın 35 maddesi gereğince 1996 yılından 2009 yılı Şubat ayına kadar olan borç için hakkında düzenlenen 26.11.2009 tarihli ödeme emirlerini 03.12.2009 tarihinde kendisine tebliğ edildiği hakkındaki takibin kesinleştiği, ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirket hakkındaki takibin semeresiz kaldığı, amme alacağının şirketten tahsil imkanı bulunmadığının anlaşıldığı, dava konusu İ.Mahallesi 391 ada 6 parselin takip konusu borçtan sonra 09.12.2005 tarihinde borçlu tarafından davalı S.. K..’a satıldığı, davanın süresinde açıldığı alacağın gerçek olduğu dolayısıyla dava önkoşullarının somut olayda gerçekleştiği anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece dava konusu 9.12.2005 tarihli tasarrufun 6183 Sayılı AATUHK’nun 27, 28, 29,30 ve 31 maddeler gereğince iptale tabi olup olup olmadığı iptale tabi olduğunun belirlenmesi halinde davalı S.’in 31. madde gereğince sorumluluğu da göz önünde bulundurularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun olmayan gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdiri doğru görülmemiştir.
2-Davalı H. O. B.vekilinin temyiz itirazları yönünden;
Dava konusu İ. A.75 ada 38 parsel 6 nolu bağımsız bölüm yönünden 26.12.2008 tarihli tasarrufun bedel farkı nedeniyle iptaline karar verilmiş ise de dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotekle birlikte tapudaki satış bedeli toplamı 193.600 TL olup bilirkişi tarafından belirlenen 307.857 TL rayiç bedelle arasında misli fark bulunmadığı, ayrıca davalı H.O.’un borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu da davacı tarafından ispatlanamadığından anılan parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulü isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de takip konusu alacak miktarına göre daha düşük olan tasarruf değeri üzerinden 21.029,71 TL harç ve 1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi gereğince davacı yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nisbi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı H.. B.. vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalı H.. B..’den alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı H.. B..’e verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı H.. B..’e geri verilmesine 01/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.