YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4992
KARAR NO : 2014/11208
KARAR TARİHİ : 10.07.2014
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2012
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, olay tarihinde davacıların sürücüsü, malik ve zorunlu trafik sigortacısı olan aracın davacıların yaya olan küçük çocuklarına çarparak yaralanmasına sebep olduğunu, çocuğun hastaneye götürülmesi nedeniyle kaza yeri tespit tutanağı düzenlenemedğini, kazanın oluşunda davalı tarafın ters yöne girerek hızını azaltmayışı nedeniyle tamamen kusurlu olduğunu, belirterek yaralanması nedeniyle takılan platinin çıkartılması amacıyla yapılacak tedavi masrafı olarak 1000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, poliçe limiti oranında maddi tazminat isteminden sorumlu olduklarını ve daha önce temerrüde düşmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar vekili, davacının tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılandığını, kazanın oluşunda tamamen davacı küçüğün kusurlu bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak; kazanın oluşunda davacı küçüğün tam kusurlu olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Eldeki dava dosyasında yaralanan kişinin hastaneye kaldırılması nedeniyle terk tutanağı düzenlenmiş, bu tutanakta kaza yeri net olarak belirtilmemiştir. Davacı, dava dilekçesinde kazanın meydana geldiği yeri Veda Sokak olarak belirtmiş, daha sonra verdiği dilekçe ile delilleri ve fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere maddi hata yaptığını kaza yerinin Şakrak Sokak olduğunu belirtmiştir. Kazadan sonra cadde ve sokak isimlerinin de değiştirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece trafik bilirkişisi marifetiyle davalı ve davacı vekilinin yer gösterimlerine dayalı olarak iki ayrı yerde keşif yapılmak sureti ile alınan ilk bilirkişi raporunda hazırlık beyanları ve gösterilen yerin davacının misafir olarak gittiği yere uzaklığı ve yolun yapısı dikkate alındığında kaza yerinin Veda Sokak olarak değerlendirildiği ve bu değerlendirmeye göre davacıların çocuklarının kusursuz, davalı taraf araç sürücüsünün ise tam kusurlu olduğu değerlendirilmiştir. İtiraz üzerine aynı bilirkişiden alınan ek raporda ise bilirkişi aynı gerekçelerle kazanın meydana geldiği yere ilişkin görüşünü tekrarlayarak ilk gidilen yerin mahkemece kabul görmesi durumunda çocuğun ebeveynlerinin %75 oranında, ikinci gidilen yerin mahkemece kabul görmesi durumunda çocuğun ve ebeveynlerinin kusursuz sayılacağı; ilk gidilen yerin kabul görmesi durumunda davalı taraf sürücüsünün %25, ikinci gidilen yerin kabul görmesi durumunda ise tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yine itiraz üzerine mahkemece Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Daire başkanlığından seçilen 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmış; bilirkişiler olay tarihinde Veda sokağında, Name sokağında çift yönlü trafiğe açık olduğunu belirterek kazanın oluşunda davacıların çocuğunun tamamen kusurlu sürücünün ise kusursuz olduğunu belirtmişlerdir. Öte yandan ceza yargılamasına konu dava dosyasında soruşturma aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan bilirkişi raporunda kazanın Dikmen Caddesi Veda sokak üzerinde gerçekleştiğinin kabulü ile yayanın birinci derecede, sürücünün ise ikinci derecede kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporları arasındaki kusur oranlarına ve kaza yerine ilişkin çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda mahkemece, Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Kürsüsünden seçilecek 3 kişilik yeni bir uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin, çelişkilerin giderilmesi yönünde olay yerinde keşif yapılmak ve yine olay yerlerinde tanıkların beyanı da alınmak suretiyle ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, çelişki giderilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.