YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4879
KARAR NO : 2014/6563
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
MAHKEMESİ : Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2013/35-2013/784
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin verilen hüküm davacılar vekili, davalılar M.. Ö.., M.. Y.. vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı A. Sigorta’ya ZMSS poliçesi ile, davalı A. Sigorta’ya İMSS poliçesi ile sigortalı olan aracın, müvekillerinin murisi Hakkı’ya çarparak ölümüne sebep olduğunu bildirerek davacı anne Kadriye için 3.000 TL, baba Ayvaz için 3.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalılar A. AŞ Mehmet ve M.E.’dan tahsilini, anne ve baba için ayrı ayrı 30.000’er TL manevi tazminatın davalılar Mehmet ve M.Ertan’dan tahsilini, birleşen dosya ile ölenin anne ve babası için ayrı ayrı 50.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle aracın İMSS sigortacısı olan A. Sigortadan; birleşen diğer bir dosya ile de ölenin kardeşleri Yasin ve Esra için ayrı ayrı 50.000’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle aracın İMSS sigortacısı olan A. Sigortadan tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah ile maddi tazminat taleplerini anne için 18.043,11 TL.ye, baba için 22.051,59 TL.ye yükseltmiştir.
Davalı A.Sigorta vekili, manevi tazminat taleplerinden sorumlu olmadıklarını, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı Mehmet ve M.E. vekili, kazanın meydana gelmesinde bütün kusurun sürücüde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Allianz Sigorta vekili ise, poliçede kişi başı ölüm teminatının 50.000 TL olduğunu ve talep edilen manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre, asıl davanın kısmen kabulüne, baba için 13.230,95 TL, anne için 10.825,85 TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalılar A. Sigorta AŞ , M. ve M.E.’dan tahsiline, ve ayrı ayrı 18.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan, birleştirilen dosya yönünden ölenin kardeşleri Yasin ve Esra için ayrı ayrı 24.000’er TL manevi tazminatın davalı A.Sigorta AŞ’de tahsiline; birleştirilen diğer dosya yönünden anne va baba için ayrı ayrı 18.000’er TL manevi tazminatın davalı A. Sigorta AŞ’den tahsiline karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalılar M.. Ö.., M. E. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 Sayılı HMK 297/2 maddesinde “hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu”,
HMK 298/2 maddesinde de “gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı” düzenlenmiştir.
Mahkemenin 2013/35 (bozmadan önce 2008/690) esas sayılı asıl dosyası ile mahkemenin 2011/170 esas ve Asliye 4.Hukuk Mahkemesi’nin 2010/624 esas sayılı dosyaları birleştirilmiş ve yargılamalar asıl dosya üzerinden sürdürülmüş olup, yargılamanın sonlandırıldığı 31.10.2013 günlü oturumda asıl ve birleştirilen dosyalardan hiç söz edilmeksizin “davalı sürücünün %60 kusurlu olduğunun kabulü ile maddi ve manevi tazminat davasının kısmen kabulüne” karar verilmiş, gerekçeli kararda ise asıl ve birleştirilen dosyalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurularak HMK 297 ve 298 maddesi hükümlerine aykırı davranılmış olup bu hal usule ilişkin bir bozma nedeni teşkil etmektedir.
2-Kabule göre de;
a)Mahkemenin 2008/638 esas 2011/114 karar sayı 8.3.2011 günlü ilk kararı davalı sürücü ve işleten tarafından temyiz edilmemiş olup ilk karardaki maddi tazminata ilişkin hüküm davalı işleten ve sürücü yönünden kesinleşmiştir.
Hal böyle iken bozmadan, ilk kararı temyiz etmeyen davalı sürücü ve işletenin de yararlandırılması suretiyle ilk kararda hükmolunan maddi tazminatlardan kusur oranında indirim yapılarak sürücü ve işleten hakkında tekrar daha düşük tazminata hükmolunmak suretiyle davacı aleyhine sonuç doğuracak şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
b-Asıl dava yönünden; davalı araç işleteni ve sürücüsü aleyhine manevi tazminata hükmedilmemesinin doğru olmadığı gerekçesi ile ilk hüküm davacılar yararına bozulmuş, bozma ilamına uyan mahkemece manevi tazminata hükmedilmiştir. 818 sayılı B.K’nın 47. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri
göz önüne tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmaktadır. Aynı zamanda, ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu vardır. O halde, tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Dava konusu olayda olayın meydana geldiği tarih, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, kusur oranları gibi nedenler karşısında davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarı fazla olup adalete uygun düşmemiştir. Ayrıca asıl ve birleştirilen davalar yönünden hükmedilen manevi tazminatın tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde hüküm kurulması gerekmektedir.
c-Davalılar yararına hükmedilecek vekalet ücretinde dava konusu tutar ıslah dilekçesi ile artırılan tazminat tutarı olarak kabul edilip buna göre vekalet ücreti hesaplanmalıdır, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar M. Ö. ve M. E. Y. ile davacılara geri verilmesine 29.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.