Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/4809 E. 2015/12031 K. 12.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4809
KARAR NO : 2015/12031
KARAR TARİHİ : 12.11.2015

MAHKEMESİ : Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2011/740-2013/930

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı A.. S.. A.Ş. vekili asıl dosya davacıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, asıl dava dosyasında davacı A.. S.. A.Ş.’ye trafik ve kasko sigortası ile sigortalı olan araçta yolcu olan davacıların desteği A.. K..’nun trafik sigortası olmayan araç ile çarpışması sonucu yaşanan kazada vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile her bir davacı için 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken ıslah dilekçesi ile talebini yükseltmiştir.
Davacılar vekili, birleşen dava dosyasında aynı araçta yolcu olan destekleri M…’un vefat ettiğini belirterek her davacı için 7.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken ıslah dilekçesi ile talebini arttırmıştır.
Davalı vekilleri ayrı ayrı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak; Müteveffa M…S… K… ve A.. K..’nun ….. plakalı araçta davacı A.. K..’nun sevk ve idaresinde iken sigortasız …… plakalı traktöre çarpması sonucu vefat ettikleri anlaşıldığından; Asıl davada ve Birleşen davada, ıslah da dikkate alınarak ölen A…..’nin desteğinden yoksun kalan davacı A.. K.. için 65.726,79 TL, davacı B…. İ… K.. için 1.113,34 TL. ölen M.. S.. K…’nun desteğinden yoksun kalan davacı B.. K.. için 118.332,51 TL. küçük A.. K.. için ………TL toplam 242.368,22 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı A.. S.. A.Ş’den dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte alınarak davacılara verilmesine, davacının fazlaya dair talebinin reddine, davalı G.. H..nın 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 14.maddesi ve bu kanun uygulamalarını gösteren yönetmelik gereğince sorumluluk şartları oluşmadığından husumet nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davalı A.. S.. A.Ş. vekili ve davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğünün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak keza İBK’nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294 – 297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.

Eldeki davada, asıl ve birleşen dosya bakımından denetime elverişli olacak şekilde ayrı ayrı karar verilip,yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin her dava açısından ayrı ayrı hesaplanması gerektiği kuralına uyulmadığı gibi hüküm fıkrasının ilk bendinde “Müteveffa M… S.. K….ve A.. K..’nun …… plakalı araçta davacı A.. K..’nun sevk ve idaresinde iken sigortasız …… plakalı traktöre çarpması sonucu vefat ettikleri” ibaresine yer verilip gerekçe kısmında ise …….plakalı aracın sigortacısı olduğundan G.. H..nın sorumluluğu bulunmadığı” belirtilerek hüküm fıkrası ile gerekçe arasında da çelişki oluşturulmuş olup bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının kabulü ile verilen hükmün BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davacılar vekilinin yukarıdaki temyiz itirazları dışında kalan temyiz itirazlarının ve davalı A.. S.. A.Ş.’nin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl davacılar ve davalı A.. S.. A.Ş’ne geri verilmesine 12.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.