Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/4354 E. 2014/19260 K. 23.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4354
KARAR NO : 2014/19260
KARAR TARİHİ : 23.12.2014

MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/09/2009
NUMARASI : 2007/105-2009/288

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Esas ve birleştirilen davaların davacıları vekili, davalı borçlu M.. D..’ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı sekiz adet taşınmazdaki hisselerini 5.7.2006 tarihinde damadı davalı S.. Ç..’e onun da bir kısım taşınmazları 6.12.2006 tarihinde borçlunun yeğeni olan davalı D.. U..’a sattığını belirterek davalılar arasındaki 5.7.2006 tarihli tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Esas ve birleşen davaların davalısı borçlu M.. D.., dava konusu tasarrufların kendisi ile dava dışı kardeşleri arasında yapılan miras payı devri olduğunu, davacılar ve vekilleri huzurunda davacı Tolga’nın eşine taşınmaz devri yaparak borçlarını ödediğini, davacı Y.. Ş.. ve vekili tarafından düzenlenen ibraname olduğunu, davacı hakkında dava konusu çeklerle ilgili hazırlık soruşturması bulunduğunu, iptali istenen satışların gerçek bir satış olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Esas ve birleşen davaların davalısı D.. U.. vekili,dava dışı borçlu Yiğit’in, davalı borçlunun boşandığı eşinin yeğeni olduğunu, dava dışı borçlu Yiğit ile davacı alacaklıların birlikte iş yaptığını, davalı borçlunun borçlarını davacıların seçtiği altı adet taşınmazı davacı İlker’in eşi Ebru’ya devrederek ödediğini, diğer taşınmazlarda da davalı borçlu ve kardeşleri müşterek malik olduğundan hisselerini birbirine devrederek ve takas ederek rızai taksim yaptıklarını, tüm bu işlemlerden davacıların haberdar olduğunu, yapılan işlemin ivazlı tasarruflardan olmadığını, davalı Serhat’e yapılan devrin nam-ı müstear olduğunu, takip konusu çeklerde ciro zincirinin kopuk olduğunu,ciro zincirindeki imzanın dava dışı borçlu Yiğit’e ait olmaması nedeniyle bir kısım takiplerin Yiğit yönünden iptal edildiğini, iptali istenen tasarrufların borçtan önce yapıldığını, borçlunun aciz halinde olmadığını, takip konusu borçların ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı S.. Ç.. savunma yapmamıştır. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre taşınmazların devrine ilişkin ilk işlemin 5.7.2006, ikinci işlemin 6.12.2006 tarihinde yapıldığı, takip konusu alacakların tasarruftan önce doğduğu, davalı Serhat’ın borçlunun damadı, davalı Demet’in borçlunun yeğeni olması nedeniyle yapılan tasarrufların İik 278/1 madde gereğince bağış mahiyetinde olup iptale tabi olduğu,konu ile ilgili aynı mahiyette T.. P.. tarafından İzmir 5.Asliye Hukuk Mahkemesine açIlan 2007/113 esas sayılı davanın kabul edildiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, kesinleşen bu kararın eldeki davalar yönünden güçlü delil mahiyetinde olduğu gerekçesiyle esas ve birleştirilen davaların kabulüne dava konusu taşınmazlardaki hisse devrine ilişkin 6.12.2006 tarihinde davalı D.. U..’a yapılan satışların takip konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak iptali ile taşınmazların cebri icra yolu ile haciz ve satışına izin verilmesine karar verilmiş;hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İik 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm
işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda 2007/105 Esas 2009/288 Karar sayılı dosya yönünden dava ön koşulları incelendiğinde takip konusu alacağın 2006/6315 sayılı takip dosyasına dayandığı alacağın kaynağının 15.10.2006 keşide, 27.7.2006 ibraz tarihli çeke dayandığı, çekin M.. D.. tarafından Y.. T.. lehine düzenlendiği,ciro yoluyla T.. P..’e geçtiği ve Tolga tarafından takibe konduğu, iptali istenen tasarrufların ise borçtan önce 5.7.2006 ve 6.12.2006 tarihlerinde yapıldığı anlaşılmaktadır. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/82196 Hazırlık dosyasındaki çek lehdarı ve takip borçlusu Yiğit Türkeş 21.1.2008 tarihli ifadesinde; halasının eşi olan M.. D..’a maddi sıkıntıda olması nedeniyle yardımcı olmak amacıyla önceden tanıdığı İ.. P.. 25.000-30.000 TL borç alarak Mehmet’e verdiğini,İlker’e de 3-4 adet çek verdiğini çekleri kefil olarak ciroladığını, Mehmet’in kendi çekleri arkasına sahte ciro yaparak kendisini de borçlu duruma düşürdüğünü sahte ciro nedeniyle dava açtığını beyan etmiş, T.. P.. ise 9.2.2008 tarihli hazırlık ifadesinde Y.. T.. yanında çalıştığını,
M.. D..’ı tanımadığını, M.. Y.. eniştesi olduğunu, maddi sıkıntıda olan Yiğit’e yardım amacıyla kendisine ait 25-30.000 TL ile abisi İlker’den aldığı parayı borç verdiğini, Yiğit’inde M.. D..’tan aldığı çekleri cirolayarak kendisine verdiğini, çekler ödenmediği için Mehmet ve Yiğit hakkında 2006/6314 2006/6315 sayılı dosyalar ile takip açtığını, Mehmet’ten arsa almadığını faizle para vermediğini belirtmiş; M.. D.. ise 21.11.2007 tarihli hazırlık ifadesinde T.. P.. ve Y.. Ş.. tanımadığını,kim olduklarını bilmediğini,faizli para yüzünden ödediği borçları nedeniyle hiç tanımadığı kişilerinde aracı olarak kullanıldığını ve karşı karşıya bırakıldığını İlker’in piyasaya faizle para verdiğini, Yiğit’in, eşinin yeğeni olduğunu, İlker ve diğer kişilere borçlarını ödediğini bu konuda 14.8.2006 tarihli ibraname aldığını (20.7.2006 21.7.2006 25.7.2006 tarihli dört çekle ilgili 31.040 TL’lik)37.000 TL civarında dört çekin yeniden takibe konulduğunu, ailesine baskı yapıldığını, borçlarına karşılık ailesinin İlker’e arsa devrettiğini Yiğit’in İlker’e borçları olması nedeniyle yardımcı olmadığını, İlker,T.. Y..ve Yiğit’ten şikayetçi olduğunu beyan etmiştir. Gerek takip konusu çekin keşide ve ibraz tarihleri gerekse borçlu ile davacı arasında borcun dayanağına ilişkin temel borç ilişkisinin bulunmadığını taraflarca dile getirilmesi, gerekse İzmir 3.İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/73-149 EK sayılı ilamı ile dava konusu 2006/6315 sayılı takip dosya hakkında zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmiş olması nedeniyle eldeki esas dava yönünden dava koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Birleştirlen 2007/122 Esas 2008/324 karar ve 2007/1323 Esas 2008/398 karar sayılı davalar yönünden dava koşulları incelendiğinde; 2006/6286 sayılı takip dosyası yönünden alacağın kaynağının 10.9.2006 keşide, 27.7.2006 ibraz tarihli çeke dayandığı, çekin M.. D.. tarafından Y..T.. lehine düzenlendiği,ciro yoluyla T.. P..’e ondan da Y.. Ş.. geçtiği, 2007/7789 takip dosyası yönünden ise alacağın 31.10.2006 keşide ve ibraz tarihli çeke dayandığı, Mehmet tarafından hamiline keşide edilen çekin Yiğit’e, Yiğit tarafından da F.. Lti.Şti’ne ciro edildiği çekin anılan şirket tarafından bankaya ibrazından sonra Yiğit tarafından 31.10.2005 tarihinde Y.. Ş.. temlik edildiği, Yuda tarafından takibe konulduğu, iptali istenen tasarrufların
ise borçtan önce 5.7.2006 ve 6.12.2006 tarihlerinde yapıldığı anlaşılmaktadır.İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/82196 Hazırlık dosyasındaki Y.. Ş.. 9.2.2008 tarihli ifadesinde; M.. D..’ı tanımadığını, İ.. P.. tanıdığını, İlker’in, kardeşi Tolga’nın işvereni olan Yiğit’e borç vermesi nedeniyle zor durumda olduğunu,bu nedenle İlker’e borç verdiğini, karşılığında M.. D.. tarafından keşide edilip Yiğit ve İlker’in ciro yoluyla geçen çekleri aldığını, dört adet çekin 37.800 TL olarak Mehmet tarafından ödendiğini, ibraname verdiğini, iki adet çekin ise ödenmediğini,2007/7789 ve 2006/6286 sayılı dosyalar üzerinden takibin devam ettiğini, Mehmet’tan arsa almadığı gibi ona faizle para vermediğini beyan etmiştir.Bu durumda davacı ile davalı borçlu Mehmet ve dava dışı borçlu Yiğit arasında takip konusu çekle ilgili temel ilişki bulunmadığı,takip konusu çeklerin ibraz tarihi itibarıyla borcun iptali istenen tasarruftan sonra doğduğu anlaşıldığından eldeki her iki davanın da ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Birleştirilen 2007/355 Esas 2008/289 Karar ve 2007/155 Esas 2008/219 karar sayılı dosyalar yönünden dava koşulları incelendiğinde; 2007/8372 sayılı takip dosyası yönünden alacağın kaynağının 16.9.2006 keşide, 16.9.2006 ibraz tarihli çeke dayandığı, çekin M.. D.. tarafından Y.. T.. lehine düzenlendiği, Yiğit tarafından bankaya ibraz edildikten sonra 16.9.2006 tarihinde davalı İ..P.. temlik edildiği; 2006/8769 sayılı takip dosyası yönünden ise alacağın 15.10.2006 keşide ve 15.10.2006 ibraz tarihli çeke dayandığı Mehmet tarafından Yiğit’e lehine keşide edildiği, Yiğit tarafından İlker’e, onun tarafından da dava dışı Mustafa’ya ciro edildiği İlker tarafından takibe konulduğu, 2006/8769 sayılı takip dosyası yönünden İzmir 9 İcra Hukuk Mahkemesinin 2007/46 Esas-2007/165 Karar sayılı ilamı ile anılan çekteki lehtar imzasının Yiğit’e ait olmadığı gerekçesiyle Yiğit yönünden takibin iptaline karar verildiği; iptali istenen tasarrufların ise borçtan önce 5.7.2006 ve 6.12.2006 tarihlerinde yapıldığı anlaşılmaktadır.İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/82196 Hazırlık dosyasında İ.. P..21.1.2008 tarihli ifadesinde; M.. D..’ı bu olaylar nedeniyle tanıdığını, samimiyeti olmadığını, kardeşi Tolga’nın işvereni olan Yiğit’e maddi açısından yardım amacıyla 35.000 TL borç verdiğini, 20.000 TL’sinin kendi birikimi olduğunu, Y.. Ş.. da 35.000 TL borç aldığını, borç karşılığı Yiğit’in, M.. D.. tarafından keşide edilen dört çek getirdiğini, ödenmeyen iki çek nedeniyle 2007/8372 ve 2006/8769 sayılı dosyalarla başlattığı takibin devam ettiğini, Mehmet ile muhatap olmadığı gibi, borcu Y.. T.. verdiğini Yiğit’in de aldığı para ile ne yaptığını bilmediğini beyan etmiştir.Bu durumda davacı ile davalı borçlu Mehmet arasında takip konusu çekle ilgili temel ilişki bulunmadığı, takip konusu çeklerin ibraz tarihi itibarıyla, borcun iptali istenen tasarruftan sonra doğduğu anlaşıldığından eldeki her iki davanın da ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Emsal olarak gösterilen dosyada 25.12.2006 keşide, 27.7.2006 ibraz tarihli çekin 2.6.2006 tarihinde teslim edildiği belirtilerek tasarrufun borçtan sonra yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş;anılan dosya borçlu tarafından temyiz edilmemiştir. Eldeki davalar yönünden ise davacılar ile davalı borçlu arasında takip konusu çeklere ilişkin temel ilişkinin varlığı ileri sürülmediği gibi takip konusu çeklerin tasarruftan önce verildiği yani vadeli düzenlendiği yönünde de davacılar tarafından ileri sürülmüş bir iddia bulunmamaktadır.
Tüm bu hukuki ve somut olgular karşısında, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar M.. D.., S.. Ç.. ve D.. U.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 23.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.