Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/4150 E. 2014/3890 K. 20.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4150
KARAR NO : 2014/3890
KARAR TARİHİ : 20.03.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 21/11/2013
NUMARASI : 2012/104-2013/296

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacı vekili davalı kasko sigortalı müvekkiline ait ticari aracın trafik kazasında hasarlandığını, ihbara rağmen davalının hasarı ödemediğini, davalı hakkında 5.645,12 TL kazanç kaybı, 7.435,04 TL hasar bedeli 1.000 TL manevi tazminat 81,20 işlemiş faiz ve 105,93 TL ihtar gideri toplamı 14.267,29 TL üzerinden icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının itirazının iptali ile takibin devamına ve inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiş 4.3.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 2.500 TL daha artırdığını bildirmiştir.
Davalı vekili, kazanç kaybı, değer kaybı ve manevi tazminat taleplerinin teminat dışında kaldığını, davacı aracındaki hasar ile karşı araçtaki hasarın uyumlu olmadığını inkar tazminatının şartlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ve koşulları bulunmayan davalının kötüniyet tazminatı istemini reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsımı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak itirazın iptali şeklinde açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı aracının, 27.9.2011 ile 27.9.2012 dönemi için davalı sigorta şirketine kasko poliçesi ile sigorta yaptırıldığı ve rizikonun 10.11.2011 tarihinde, poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir. Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesi genel şartlarını teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşübbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK’nun 1282 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1281.maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarını A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5 maddesi ve TTK 1292/3.maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan rizikonun teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer.
Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; olayın 10.11.2011 tarihinde sigorta poliçesinin yürürlükte olduğu sırada meydana geldiği aksi kanıtlanmayan maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağı ile sabit olduğu gibi davacı sigortalının kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı şekilde rizikonun gerçekleşme şeklini bildirdiği sabit olmamıştır. Kaza tespit tutanağının sahteliği yönünde açılan bir ceza davası bulunmamaktadır. Kazaya karışan araç sürücüleri arasında düzenlenen tutanakla kazanın meydana
geldiği dosyaya sunulan fatularla davacı aracının hasarlandığı belirlenmiştir. Tutanakta trafik nedeniyle olunan dava dışı 3.kişiye ait araca, davacı aracının duramayarak arkadan çarptığı belirtilmiştir. Davalı vekili sigortalı araçta meydana gelen hasar ile karşı araçta oluşan hasarın uyumlu olmadığını ileri sürmüştür. 6.2.2013 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; davacı aracındaki hasarın kaza tespit tutanağı ile örtüştüğü karşı aracın hasarına dair dosyada tek bir fotoğraf olduğu, bu fotoğrafında karanlık olup hasarı ayrıntılı olarak yansıtmadığı fotoğrafa göre karşı araçta arkadan vurma sonucu oluşacak boyutta hasar görünmediği davacı aracının önünde ağır kaporta ve mekanik hasar olduğu araçlar arasındaki hasarın orantısız olduğu, aracın hasarıyla ilgili başka fotoğraf ibrazı halinde ek değerlendirme yapılabileceği bildirilmiş; kaza mahallinde bulunan bir işyerine ait kamera görüntülerinin yüklendiği bellek üzerinde yapılan inceleme sonucu verilen ek raporda görüntülerde 3.kişiye ait araçla davacı aracının arka arkaya seyrinin görüldüğü çarpma anına ilişkin net görüntü olmadığı, karşı aracın hasarına ilişkin görüntü olmadığı, bu görüntülerin kanaat oluşturmaya yeterli bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili Üsküdar, Selamsız Çocuk Şube Müdürlüğünde de kazayla ilgili kamera kayıtlarının bulunduğunu, bu kayıtların da getirilerek incelenmesini talep etmiş; mahkemece ilgili kayıtlar getirilmeden araçlardaki hasarların uyumsuz olduğundan bahisledava reddedilmiştir.
Davacı tarafça temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen tespit raporunda; karşı araçla model ve markası aynı olan araçların arka kısmında iki yanında çıkıntılar olduğu davacı aracında orta kaput kısmında özellikle kenarlarda içe çökme ve buradan iç kısma intikal eden hasar görüldüğü bu nedenle araçlardaki hasarların kaza ile uyumlu olduğu hükme esas alınan raporda bu hususun değerlendirilmediği bellektede karşı aracın önde davacı aracının onun arkasında seyrettiğinin görüldüğü tespit edilmiştir. İspat külfeti somut olayda davalı sigortacıda olmakla sigortacı rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde oluştuğunu aracın sigorta teminatı dışında ve başka yerde hasarlandığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamalıdır.
Bu durumda mahkemece, öncelikle Selamsız Çocuk Şube Müdürlüğünden varsa olayla ilgili kamera kayıtlarının getirilmesi, daha sonra önceki bilirkişiler dışında İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşlardan
seçilecek hasar konusunda uzman bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre araçlardaki hasarların uyumlu olup olmadığı davacı tarafın itirazları davalının savunması, temyiz dilekçesine ekli tespit raporu, araçların fotoğrafları, dosyada mevcut bellek varsa Selamsız Çocuk Şube Müdürlüğü kamera kayıtları ve önceki bilirkişi raporu ile ek raporunun da değerlendirildiği ayrıntılı, açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, soyut varsayıma dayalı değerlendirmeye istinaden yazılı olduğu gibi davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de Hakim tarafların talebi ile bağlı olup davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebi olmadığı halde; hüküm fıkrasında koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi değ doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı H.. Ç.. vekilinin temyiz talebinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.