YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3820
KARAR NO : 2014/3115
KARAR TARİHİ : 06.03.2014
MAHKEMESİ : İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2012/192-2013/195
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı, müvekkiline ait aracın trafik kazasında ağır şekilde hasarlandığını, sürücünün olay anında yasal sınırın altında alkollü olduğunu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediğini, ihbara rağmen davalının zararı karşılamadığını, aracın hasarlı şekilde 6.750 TL’sına 3.kişiye satıldığını belirterek 25.500 TL sigorta bedeli ile 767 TL çekici ücreti toplamı 26.267 TL’sından 6.750 TL’nın mahsubu ile bakiye 19.517 TL’nın kaza tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kaza saatinden alkol ölçüm saatine kadar zaman geçtiğini, sürücünün olay anında 0.54 promil alkollü olduğunu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak açılan tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK’nun 48.maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. Maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasal olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5.maddesinde, taşıtın KTK uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece, nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir.
Somut olayda, davacı aracının sürücüsü dava dışı Çağlar Yalçınkol aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek bariyerlere, trafik bilgi levhalarına çarpmıştır. Sürücünün olay anında (Widmark formülüne göre) 0.54 promil alkollü olduğu tespit edilmiştir. Kaza tutanağı krokisinde davacı aracının 39 mt fren izi olduğu gösterilmiştir. Davalı vekili kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini savunmuştur. Yukarıda açıklanan ilkelere göre sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir. Davaya konu kazada sürücünün yanında bulunan kız arkadaşı ölmüş, sürücü arkadaşıyla birlikte birer bardak bira içtiklerini, bir başka aracın sıkıştırması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybettiğini beyan etmiştir. Çağlar Yalçınkol hakkında İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/306-839 sayılı dosyasında taksirle ölüme neden olmak suçundan dava açılmış; bu dosyada alınan bilirkişi raporunda özetle sürücünün uygun olmayan hızı ve acemice hareketi nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybettiği, asli ve tam kusurlu olduğu, yolun geniş olduğu, araç ve yol kusuru bulunmadığı, olay saatinde trafiğin yoğun olmadığı bildirilmiş, ceza mahkemesince dava dışı sürücü hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir.
İşbu dava dosyasında mahkemece kusur konusunda uzman bilirkişi dahil edilmeden sigortacı ve nörolog bilirkişi kurulundan rapor aldırılmış ve bu rapora göre olayın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğinden bahisle dava reddedilmiştir. Dava dışı sürücünün kusur durumu, yol, hava, gün durumu, alkol dışında kazanın oluşumuna sebep olabilecek başka bir etken olup olmadığı hususlarında değerlendirme yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle İzmir 12. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/306-839 sayılı dava dosyasının getirtilmesi, daha sonra İTÜ gibi kurum ve kuruluşlardan önceki bilirkişiler dışında seçilecek aralarında nöroloji ve kusur konusunda uzman bilirkişilerin bulunduğu bilirkişi kurulundan; olayın oluş şekli, yol, hava durumu,sanığın savunması, ceza mahkemesi dosyası kapsamı, kaza tespit tutanağı ve dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilip, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurlarında etkili olup olmadığının ve davacı aracında bu kaza nedeniyle meydana gelen gerçek zarar miktarının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli, önceki bilirkişi kurulu raporunun da irdelendiği bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 6.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.