Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/23174 E. 2017/5432 K. 15.05.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/23174
KARAR NO : 2017/5432
KARAR TARİHİ : 15.05.2017

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, plakası tespit edilemeyen motorsikletin davacıya çarpmasıyla oluşan kazada, davacının ağır biçimde yaralanıp malul kaldığını, olayda davacının hiçbir kusuru bulunmadığını, davalıya yapılan başvuru üzerine 6.354,00 TL. ödenmişse de bu bedelin gerçek zararı karşılamadığını belirterek, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL. tazminatın, kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 16.05.2014 tarihli artırım dilekçesiyle, taleplerini 60.072,21 TL’ye yükseltmiş; davacının dosyadaki alacağını temlik etmesi üzerine, davaya temlik alan tarafça devam edilmiştir.
Davalı vekili, davacıya 11.04.2013 tarihinde 6.354,00 TL. tazminat ödediklerini ve ibraname aldıklarını, bu ödemeyle davacının gerçek zararı karşılandığından davacının tazminat talep hakkı bulunmadığını, davacının maluliyetinin tespiti için … 3. İhtisas Dairesi’nden rapor alınması gerektiğini, kaza tarihinde geçerli limitlerle sınırlı olarak zarardan sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 60.072,21 TL’nin 11.04.2013 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine; 6100 Sayılı HMK’nun 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nun 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Somut olayda; davalı …’na hükme esas alınan kusur ve maluliyet raporlarının tebliğ edilmediği görülmektedir. Yukarıda anılan yasal düzenlemeler gereği, davalıya kusur, maluliyet oranının tespitine ilişkin bilirkişi raporlarının usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve raporlara karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 15.5.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.