Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/22871 E. 2017/4037 K. 17.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22871
KARAR NO : 2017/4037
KARAR TARİHİ : 17.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı Güvence Hesabı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacı vekili; davacının yolcu olarak bulunduğu araca davalı …’nın kullanmakta olduğu adına tescilli traktörün çarpması nedeniyle yaralandığını, davalı aracının zorunlu mali sorumluluk sigortasının bulunmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere geçiçi ve sürekli işgöremezlik zararları, bakım ve yol giderinden ibaret toplam 3.000 TL maddi zararının davalılardan, 15.000 TL manevi tazminatın araç işleteni sürücü davalıdan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili; 16.07.2014 tarihli dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin dava değerini 19.626,95 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı Güvence Hesabı vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, kaza tarihinde aracın sigortası bulunduğunu, kusur ve tazminat yönünden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacının müterafik kusuru bulunduğunu ve tazminat miktarının poliçedeki limitler dahilinde ödenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın maddi tazminat yönünden kabulü ile toplam 19.626,95 TL maddi tazminatın davalılardan … bakımından 25.08.2007 tarihinden, Güvence Hesabı bakımından dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine; davanın manevi tazminat yönünden kısmen kabulü ile takdiren 3.000 TL manevi tazminatın 25.08.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Mustafadan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm davacı vekili, davalı Güvence Hesabı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya kapsamına göre, mahkemece duruşmaya katılmayan davalı Güvence Hesabına hükme esas alınan 24.09.2012 tarihli maluliyet raporu ve 16.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi tebliğ edilmediği, ıslahın yapıldığı tarihin ertesi günü 17.07.2014’de hüküm verildiği görülmektedir.
Islah bir usul işlemi olup ıslaha karşı başvurulabilecek haklar tebliğ işlemi ile başlamaktadır. Bu durumda mahkemece davacılar vekili tarafından ibraz edilen ıslah dilekçesinin davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ve 6100 sayılı HMK’nin 27.maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının bir sonucu olarak ıslah talebine karşı diyeceklerini bildirme imkanının tanınması gerekirken, ıslah dilekçesi tebliğ edilmeyerek davalıların savunma haklarının kısıtlanması isabetli görülmemiştir.
T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü düzenlenmiştir. Yine 6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir. Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür. Bu husus da usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir.6100 Sayılı HMK’nın 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir.
Bu durumda mahkemece, davalı Güvence Hesabına hükme esas alınan 24.09.2012 tarihli maluliyet raporu ve 16.07.2014 tarihli ıslah dilekçesinin usule uygun şekilde tebliğ edilmesi ve itiraz süreleri beklenerek davalı Güvence Hesabı vekiline itiraz hakkını kullanması sağlanmak suretiyle savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davalı Güvence Hesabı vekilinin itiraz ve savunma hakkı kısıtlanarak yargılamaya devam edilmek suretiyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı Güvence Hesabı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Güvence Hesabı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davalı Güvence Hesabı vekilinin sair ve davacı vekili ile davalı … vekilinin tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı, davalı Güvence Hesabı ve …’ya geri verilmesine 17/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.