Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/22408 E. 2017/497 K. 24.01.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/22408
KARAR NO : 2017/497
KARAR TARİHİ : 24.01.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacı vekili ve davalılar …, … vekili, … (Asil) ve vekili, …, … vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekili ve davalılar …, …, … vekillerince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 24.01.2017 Salı günü davacı vekili Av. …, davalılar … ve … vekili Av. …, davalı … (Asil) vekili Av. …, davalı … vekili Av. …, davalı … vekili Av. …, davalı … vekili Av…., davalı … vekili Av. … geldiler. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri ve davalı … (Asil) ve vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.

-K A R A R-

Davacı alacaklı vekili, borçlular …, … ve … hakkında takip başlatıldığını, borçluların alacağı karşılayacak mal varlıkları bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile
dava konusu taşınmazlarını diğer davalılara devrettiklerini belirterek bu tasarrufların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı borçlular … ve … vekili, takip dosyası ile ilgili olarak açılan itirazın iptali davasının devam ettiğini, borçluların borcu karşılamaya yeterli malvarlıklarının olduğunu, aciz belgesinin sunulmadığını, tüm taşınmazların raiç değerlerinden ve emlakçı vasıtası ile satıldığını haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu Kerim vekili, davanın görülmesi için gerekli kesin veya geçici aciz belgesinin sunulmadığını, kesinleşmiş icra takibi olmadığını ve taşınmazların mal kaçırma amacı ile satılmadığını, satın alan kişileri müvekkilinin tanımadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalılar … ve … vekili, müvekkillerinin karı-koca olduklarını borçluları tanımadıklarını, taşınmazı emlakçı vasıtası ile raiç bedeli üzerinden satın alındığını belirtmiştir.
Davalılar … ve … vekili, dava konusu taşınmazı müvekkillerinin borçlu Meral’den emlakçı vasıtası ile ve oturma amacı ile satın aldıklarını belirtmiştir.
Davalı … ve … vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, aciz belgesinin sunulmadığını, müvekkillerinin taşınmazları emlakçı vasıtası ile aldıklarını ve ödemeleri banka aracılığı ile yaptıklarını, müvekkili …’in daha sonra taşınmazı …’a devrettiğini belirterek davanın reddini istemişlerdir.
Davalı … vekili, müvekkilinin taşınmazı davalılardan …’i yetkilendirerek satın aldığını, borçluların mali durumunu bilmediğini, taşınmazı raiç bedel üzerinden satın alaraka ödemeyi banka aracığı ile yaptığını belirtmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin … Hukuk bürosunun avukatı olduğunu, davalılardan … talebi ve verdiği vekaletname ile … ki taşınmazı devir aldığını, bu satış işlemi sırasında tanıştığı borçlular … ve …’den …taki taşınmazın satışının
öğrendiğini, bu taşınmadaki diğer hissedarlarında hisselerini satın aldığını toplam 580.000,00 TL yi banka aracılığ ile ödediğini, 4 ay sonra da davalı …’e satıldığını, satıştan önce borçlular ile bir tanışıklığının olmadığını belirtmiştir.
Davalılar … ve … vekilleri ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, müvekkillerinin iyiniyetli dördüncü kişi olduklarını emlakçı vasıtası ile satın aldıklarını ve raiç bedelin banka aracılığı ile ödendiğini belirterek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalılardan … tarafından sunulan 21.09.2011 tarihli protokol içeriğinde, satışın borçuların diğer alacaklılarının haciz ve satış tehdidi nedeni ile yapıldığının belirtildiği, bu protokol konusu satışta davalı …’ın da …’nun vekili sıfatı ile hareket ettiğinden dava konusu … -… Ada … parselin ve daha sonra … tarafından kendi adına alınan …-… ada … nolu parsellerin satışına ilişkin davanın davalılar …, … ve … yönünden davanın kabulüne, diğer taşınmazlar ve davalılar yönünden ise ivazlar arasında fahiş fark olmadığı ve kötüniyet ispatlanmadığından bahisle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili, davalı borçlular …, … vekili, davalı …, … ve … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve davalı … vekili tarafından delil olarak sunulan 21.09.2010 tarihli protokol davalı borçlular tarafından imzalanmamış olsa bile protokol içeriği ile borçluların satışı diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı ile göstermelik olarak yapıldığının açık olarak belirtildiği, bu hali ile anılan borçluların mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bu şekilde öğrenmiş olduğu, protokolde belirtilen satışı vekil sıfatı ile gerçekleştiren davalı …’in bu protokolden haberdar olmadığının düşünülmesinin mümkün olmadığı, bu satış ardından 06.10.2011 tarihinde gerçekleştirilen …-… ada … nolu parsellerin satış sırasında da davalı …’ın borçluların mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğundan, davalı borçlular …, … vekili, … ve … vekillerinin, bu davalılar dışındaki diğer davalıların borçluların mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğinin ispatlanma göre davacı alacaklı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. Ayrıca bu tür davalar İİK 282. maddesi hükmü uyarınca borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle bunların mirasçıları aleyhine açılır.
Kural bu olmakla birlikte yine anılan hükme göre davada kötü niyet sahibi üçüncü kişiler de davalı olarak gösterilebilir.
Somut olayda, davalı borçlular aleyhine yapılan takipler kesinleşmiş ve adreslerinde yapılan hacizlerde hacze kabil mal bulunamamış, dosya kapsamı ile aciz halleri sabit olmuştur. Davalılardan … doğrudan borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişi değil, tasarrufun iptali istenen taşınmazı üçüncü kişi davalı …’ten 30.01.2012 tarihinde satın alan dördüncü kişidir. Bu davalı hakkındaki davanın kabul edilebilmesi, dolayısıyla onun yaptığı tasarrufun iptali, ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkündür. Davalı …’in kötü niyetli olduğu yani borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun davacı alacaklı tarafından kanıtlanamadığı anlaşıldığından davalı … hakkındaki davanın reddi gerekir.Salt Emlakçı ile yapılan kapora sözleşmesinin satıştan önce yapılması kötü niyete karine oluşturmaz. Bu durumda İİY’nın 283. maddesine göre davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece davalı üçüncü kişi …’in taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde (takip konusu alacak ve fer’ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde bu davalı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
3-HMK’nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Öte yandan Tasarrufun iptali davalarında takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen şeyin değerinden hangisi az ise o değer üzerinden harç ve vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.Somut olayda birden fazla taşınmaz hakkında karar verildiğinden ve borçlular … ve … bir kısım taşınmazlardaki hisselerini devrettiğinden bu hisse oranına isabet edecek şekilde her bir taşınmaz yönünden bu karşılaştırmanın yapılarak, kabul edilen taşınmazlarla yönünden taşınmazı satın alanlar ve borçlunun yargılama giderinden müştereken ve müteselsilen sorumlu olacak şeklinde, red edilenler yönündende ise davacı alacaklı aleyhine her bir taşınmazla ilgili olarak ayrı ayrı
yargılama giderinin belirlenmesi gerekirken bir bütün halinde yargılama giderinin tayini hatalı olduğu gibi, bu tesbit sırasında da hata yapılmış olması da isabetsiz olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı …, …, … ve … ve davacı alacaklı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar …, …, … ve … ve davacı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.480,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalılara verilmesine, 1.480,00 TL vekalet ücretinin davalılar …, …, …, … ve …’den alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılar …, …, …, … ve …’e geri verilmesine, 24.01.2017 günü oybirliğiyle karar verilmiştir.