Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/21972 E. 2016/11011 K. 29.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21972
KARAR NO : 2016/11011
KARAR TARİHİ : 29.11.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve vekalet ücreti yönünden davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı … Elektrik Gıda San ve Tic. Ltd. Şti hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazı diğer davalı …’ye onunda davalı …’ye devrettiğinden, bu devirlere ilişkin tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazı dava dışı …’dan bedelinin ödeyerek satın aldığını, taşınmazın borçlu ile ilgisi olmadığını haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı …, taşınmazı …’den bedelini ödeyerek aldığını belirtmiştir.
Davalı borçlu şirket, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Mahkemece, davalı borçlu şirket ile davalı … arasındaki satış işleminin muvazaalı olduğu ancak dahili davalı yapılan…’ye yapılan satışın muvazaalı olduğunun ispatlanmadığı, davacı davalı borçlu ile … arasındaki davasını bedele dönüştürmediğinden bahisle tasarrufun iptali davanın reddine borçlu ve üçüncü kişi arasındaki satış muvaaalı olduğundan lehlerine vekalet ücreti takdir edilmemesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve vekalet ücreti yönünden davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan
bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı.) Genelde denilebilir ki, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II.maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, aciz halinde olduğu belgelenen borçlu şirket tarafından borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmaz 23.12.2008 tarihinde davalı …’ye 14.000,00 TL bedel ile satılmıştır. Taşınmazın gerçek değeri 51.000,00 TL olarak belirlendiğinden ivazlar arasındaki fahiş fark nedeniyle İİK’nun 278/3-2 maddesi gereğince yapılan tasarruf bağış niteliğinde olup iptale tabidir. Davalı … taşınmazı 09.07.2010 tarihinde davalı …’ye satmıştır. Dördüncü kişi konumundaki… yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark yeterli olmayıp kötü niyetinin ispatlanmış olması gerekir. Davacı 07.02.2011 tarihli dilekçesinde anılan şahıs hakkındaki tasarrufun iptali talebi kabul edilmediği takdirde bedel hükmedilmesini istediğini belirtmiş ve dördüncü kişinin kötü niyeti ispatlanmadığından, İİK’nun 283.maddesi gereğince davalı …’nin taşınmazı elinden çıkardığı 09.07.2010 tarihindeki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerekirken böyle bir talep olmadığından yönündeki hatalı tesbit ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
2-Kabule göre ise, davalılar hakkındaki davanın reddine karar verildiğine ve HMK’nun 312/2, 327 madde koşullarının somut olayda gerçekleşmemiş olmasına göre lehe vekalet ücreti takdir edilmemesi de isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı …’a geri verilmesine 29.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.