Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/21385 E. 2014/18226 K. 11.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21385
KARAR NO : 2014/18226
KARAR TARİHİ : 11.12.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17/04/2014
NUMARASI : 2012/355-2014/69

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı müvekkiline ait aracın, müvekkilinin oğlunun işyerinden anahtarı ele geçirilmek suretiyle çalındığını, ihbara rağmen davalının zararı karşılamadığını, davalı aleyhinde 35.000 TL araç bedelinin ferileriyle birlikte tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, zor kullanılmadan ele geçirilen orjinal anahtarla aracın çalınması halinin teminat kapsamında olmadığını, sorumluluklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak, sigortalı tarafından, davalı sigorta şirketi aleyhine açılan alacak istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nun 1453 maddesi uyarınca, malı rehin alan kimse o mal üzerindeki menfaatini kendi adına sigorta ettirebileceği gibi, aynı Yasanın 1454.maddesi hükmü gereğince bir başkasının da rehin konusu malı rehin alan hesabına ve onun lehine sigorta ettirmesi mümkündür. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğundan, sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir. Sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatını almak suretiyle sigortadan, şayet kendi menfaati de zedelendiği taktirde, tazminat istemek hakkına sahip olur.Taraf (husumet) ehliyeti, dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilecek hususlardandır.
Somut olayda, yargılama aşamasında, sigortalı araç üzerinde rehin hakkı sahibi olan Koç Fiat Kredi Tüketici Finansmanı A.Ş., 28.10.2013 tarihli yazısı ile “rehin hakkına halel gelmemek üzere” davaya muvafakat edildiğini bildirmiştir. Şarta bağlı muvafakatin geçerli olduğu kabul edilemez.
Bu durumda mahkemece, dain ve mürtehin sıfatı bulunan dava dışı Koç Fiat Kredi Tüketici Finansmanı A.Ş.’nin açık ve şartsız muvafakatı olmadığından davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyizi tirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11.12.2014 gününde Üye E.S.Baydar’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

– KARŞI OY –

Somut uyuşmazlıkta, davacının sigorta ettireni, davalının da kasko sigortacısı olduğu aracın çalınması nedeniyle 35.000 TL tazminatın davalıdan tahsili istemi ile yapılan genel haciz yolu ile icra takibine davalının vaki itirazının iptaline karar verilmesi istemiyle dava açılmış,
Davalı davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece davanın reddine karar verilmiş,
Kararın yasal sürede davacı vekilince temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda “….1-dain ve mürtehin sıfatı bulunan Koç Fiat Kredi Tüketici Finansmanı A.Ş’nin davaya muvafakatının kayıtsız ve şartsız olmadığından davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyorum.
4721 Sayılı TMK’nın Taşınır Rehni Başlıklı 940/2 maddesi “Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına alınması için kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde zilyetlik devredilmeden de taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin kurulabileceği, rehin kurulmasına ilişkin diğer hususların tüzükle belirleneceği”,
Yine aynı Yasanın taşınmaz rehni bölümünde yer alan Sigorta Tazminatı Üzerindeki Hak Başlıklı 879.maddesi “Muaccel olan sigorta tazminatının malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızası ile ödenebileceği..”,
6102 Sayılı TTK 1456 maddeside “1-Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki malike ait menfeat sigortalandığı takdirde kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkının sigorta tazminatı üzerinde de devam edeceği, 2-Sigortacıya mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça sigortacının sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemeyeceği, ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek bulunmadığı..” hükmünü taşımaktadır.
Gerek Yüksek 11.Hukuk Dairesi’nin ve gerekse Dairemizin kararlarında rehin alacaklısının davaya muvafakat etmemesi veya rehin alacağının ödenmemesi hali dava ön şartı olarak değerlendirilerek bu halde davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddi gerektiği kabul edilmekte ise de tarafımızca bu görüşe itibar edilmemektedir.
Zira 4721 Sayılı TMK 940/2 maddesine dayanılarak tesis edilen ve sicile kaydedilen menkul rehninde kıyasen uygulanması gereken TMK 879.maddesi ve 6102 Sayılı TTK 1456/1,2 maddesinde de açıkça öngörüldüğü üzere rehin alacaklısının muvafakatının bulunmaması sadece sigorta tazminatının sigorta ettirene ödenmesine engel teşkil etmektedir. Sigorta ilişkisinin tarafı bulunan, sigortalı aracı hasarlanan davacının Kasko Poliçesi Genel Şartları kapsımında aracındaki hasar bedelini talep etmesinde, sadece ödemeye ilişkin anılan yasa hükümlerinin dava önşartı olarak değerlendirilmesi, davacınında, rehin alacaklısının da hakkına kavuşmasını engelleyici davalı sigorta şirketini haksız zenginleştirici bir sonuç doğurduğu gibi anılan yasa hükümlerine de açıkça aykırılık teşkil etmektedir.
Bu durumda, dava dışı dava dışı Koç Fiat Kredi Tüketici Finansmanı A.Ş’nin davaya muvafakat etmemesi davanın ret gerekçesini teşkil etmeyeceğinden davanın esas yönünden reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile TMK 879 ve 6102 Sayılı TTK 1456/1,2 maddesine aykırı gerekçe ile yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.