YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/21291
KARAR NO : 2014/18235
KARAR TARİHİ : 11.12.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/06/2014
NUMARASI : 2012/215-2014/321
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline trafik sigortalı, davalı adına kayıtlı ve sigortalı aracın, dava dışı sürücü yönetiminde iken karıştığı kazada 3.kişiye ait aracın yanarak hasarlandığını, sigortalı araç sürücüsünün olay anında alkollü olduğunu, kazanın alkolün etkisi altında meydana geldiğini, zarar gören araç işleteninin Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/101 Esas sayılı dosyasında açtığı davanın müvekkili aleyhine sonuçlandığını, ilamın icraya konulması üzerine ferileriyle birlikte 20.573,29 TL tazminatın 3.kişiye ödendiğini belirterek bu meblağın 18.3.2011 ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı sigortalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı aracın işleteni Ş.. K.. tarafından davacı ile birlikte müvekkili ve aracın sürücüsü H. S. aleyhine de Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/101 Esas sayılı dosyasında dava açılarak tazminat istendiğini, müvekkilinin tanınmış, itibarlı bir işadamı olması sebebiyle davanın uzamaması için Ş.. K.. ile anlaşarak zararın tümünü 16.12.2008 tarihinde ödediğini, buna ilişkin belge düzenlendiğini, işbu dava ile müvekkilinin zaten önceden ödediği zararın yeniden ödenmesinin istenildiğini, kaza sebebiyle zarara uğrayan Şahin’in tüm zararı müvekkilince karşılandığı halde davacı sigorta şirketi hakkındaki davasını devam ettirerek mükerrer tahsilat yaptığını belirterek davanın Ş.. K..’ya ihbarını ve reddini savunmuştur.
Dava ihbar edilen Ş.. K.. vekili, müvekkilince Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/101 Esas, 2010/698 Karar sayılı dosyasında açılan davada müvekkiline ait aracın bedeli, araçla birlikte araç üzerinde yanan malların bedeli ve yoksun kalınan kazanç bedelinin talep edildiğini, yargılama devam ederken U.. Y.. tarafından araçta yanan mallar ve kazanç kaybı karşılığı olarak 25.000 TL ödendiğini ve bu ödeme nedeniyle U.. Y.. ile sürücü Hasan aleyhindeki davanın takipsiz bırakıldığını, Axa Sigorta A.Ş. yönünden davanın devam edeceğinin de ibranameye yazıldığını, iş kaybı ve araçtaki mallarla ilgili taleplerini atiye bırakıp, sigortacıdan araç hasar bedelini talep ettiklerini, 16.12.2008 tarihli protokolün araç bedelini kapsamadığını bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 12.500 TL’nın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalı sigortalı U.. Y..’in de, Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/101 Esas-2010/698 Karar sayılı dosyasında taraf olmasına, bu dosyada trafik kazasında hasarlanan karşı aracın işleteni ve sürücüsü olan Ş.. K.. tarafından, davalılar U.. Y.. (işleten), H. S. (sürücü) ve Axa Sigorta A.Ş (ZMSS şirketi) aleyhinde 35.000 TL araç hasar bedeli ve şimdilik 1 TL kazanç kaybı toplamı 35.001 TL üzerinden dava açılmış olmasına, yargılama devam ederken davacı Ş.. K.. ile davalı U.. Y.. arasında düzenlenen 16.12.2008 tarihli “Anlaşma ve ibralaşma” başlıklı protokolde 2008/101 Esas sayılı dava dosyasından bahsedilerek, davacı Şahin’e uğramış olduğu zarar karşılığı 25.000 TL’nın nakden ödendiği, bu ödeme karşılığı Şahin’in, Uğur ve Hasan aleyhindeki davadan vazgeçtiği, karşılıklı olarak bu şekilde ibralaştıklarının belirtilmiş olmasına, protokolün altına davacı Şahin ve vekili tarafından el yazısı ile sigortacıya karşı davanın devam edececeğinin yazılmış bulunmasına, Ş.. K..’nın eldeki davanın kendisine ihbarı üzerine verdiği cevap dilekçesinde davalı U.. Y..’den kazanç kaybı ile aracında yanarak hasarlanan emtia bedelini aldığını, araç bedelini almadığını, bu nedenle o davada sigorta şirketi aleyhindeki davaya devam edildiğini bildirmesine, 2008/101 Esas sayılı dosyasının 12.2.2009 tarihinde takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılmış
olup, davacı vekilince 9.3.2009 tarihinde sadece davalı sigorta şirketi yönünden davanın yenilenmesine, diğer davalılar hakkındaki davanın takip edilmemesine, davalı sigortacıdan araç bedelinin talep edildiğinin belirtilmesine, mahkemece davalılar Şahin ve Hasan hakkında davanın açılmamış sayılmasına, davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 12.500 TL araç bedelinin dava tarihinden işleyecek faiziyle sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesine, bu kararın davalı U.. Y..’e de tebliğ edilmiş olmasına, adı geçen davalının, karardan haberdar olmasına rağmen, davalı sigorta şirketine, davacıya yaptığı ödemeyi bildirmemesine, davacı Şahin’in 2008/101 Esas sayılı dosyada hükme bağlanan alacağını 17.2.2011 tarihinde noterde düzenlenen temlikname ile 3.kişi S. A. temlik etmesine, alacağı temlik alan 3.kişinin, davalı-borçlu Axa Sigorta A.Ş aleyhinde 8.3.2011 tarihinde ilamlı icra takibine geçmesine, borçlu Axa Sigorta A.Ş’nin icra emrinin tebliği üzerine süresinde 18.3.2011 tarihinde ferileriyle birlikte 20.573,29 TL’sını icra dosyasına ödemiş olmasına ve kendi sigortalısı tarafından, zarar gören Şahin’e yapılan ödemeyi ve ödemenin hangi zarar kalemlerini içerdiğini bilmediğinden, sigortalısı tarafından bu durumdan haberdar edilmediğinden, trafik sigortalı aracın dava dışı sürücüsü H. S. kaza anında alkollü olduğunu, olayda tamamen kusurlu olduğunu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini belirterek kendi akidi (sigortalısı) olan U.. Y.. aleyhinde, zarar gören 3.kişiye ödenen 20.573,29 TL’nın ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle tahsili istemiyle işbu davayı açmış olmasına göre davalı U.. Y.. vekili ile davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, ZMSS sözleşmesine, trafik sigortalı aracın, sürücüsünün kazayı münhasıran alkolün etkisi altında yapmış olması sebebine dayanılarak, sigortalı aleyhinde açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasal olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1.maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, ZMSS Genel Şartlarının B.4.d.maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak araç sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının, sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, ZMSS Genel Şartlarının B.4.d.maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli aracı sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olarak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla; sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1409.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (Y.H.G.K 23.10.2012 gün 2002/11-768-840; Y.H.G.K 7.4.2004 gün 2004/11-257-212; Y.H.G.K 2.3.2005 gün 2005/11-81-18; Y.H.G.K 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Somut olayda; trafik kazası 3.8.2007 tarihinde saat 00.15’te meydana gelmiş; davalı aracının sürücüsü H. S. saat 01.10’da kanda yapılan ölçüme göre 1.10 promil alkollüdür. Kaza tutanağına göre sürücü Hasan, yönetimindeki çekici araçla, önünde aynı istikamette seyreden Ş.. K.. yönetimindeki Dodge kamyona arkasından çarpmıştır. Araçlar çarpışmadan sonra yanarak hasarlanmışlardır. Kaza tutanağında ve sürücüler aleyhinde Silivri 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/21-2009/477 Karar sayılı dosyasında taksirle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan açılan dava sırasında Adli Tıp Kurumundan alınan raporda sürücü H.S. arkadan çarpma kuralını ihlal etmekten tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Hasan hakkında tam kusura göre mahkumiyet kararı verilmiş; hüküm açıklanması geri bırakılmış, itiraz edilmeden 25.11.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin saptanması gerekir. Mahkemece bu konuda inceleme yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, aralarınca nöroloji ve trafik kusur uzmanının bulunduğu İTÜ veya KGM fen heyetinden seçilecek uzman bilirkişi kurulundan sürücünün olay saatindeki alkol promil oranı, olayın oluş şekli, yol, hava durumu, aynı olayla ilgili Silivri 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/21 Esas, Silivri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/101 Esas sayılı dava dosyaları, sürücülerin savunmaları, davacı tarafın iddiaları, davalı savunmaları ve dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli, Sulh Ceza Mahkemesi dosyasında alınan kusur raporunun da irdelendiği bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; ZMSS poliçesine dayanılarak, sigortalı aleyhinde açılan rücu davasında faizin başlangıç tarihi (sigortalının temerrüt tarihi) zarar görene zararın ödendiği tarihtir. Davacı sigortacı, kendi edimini yerine getirdikten sonra genel şartlara göre zararın teminat dışında olması halinde sigortalısına rücu eder. Somut olayda davacı, mahkeme ilamına ve alacağın temliki hükümlerine göre karşı araçta meydana gelen 12.500 TL hasar bedelini, ferileriyle birlikte 20.573,29 TL olarak 18.3.2011 tarihinde 3.kişiye ödemiştir. Davalı sigortalı, davacı tarafça ödenen ferilerden de sorumludur.
Bu durumda mahkemece 20.537,29 TL’nın 18.3.2011 ödeme tarihinden işleyecek faiziyle davalı sigortalıdan tazminine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi feriler dahil edilmeden sadece 12.500 TL’nın dava tarihinden işleyecek faiziyle tahsiline karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 11.12.2014 gününde Üye E.S.Baydar’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Somut uyuşmazlıkta;
Davacının ZMSS sigortacısı, davalının da sigorta ettireni olduğu araç, dava dışı alkollü sürücü yönetiminde iken gerçekleşen tek taraflı kazada 3.kişi zararının davacı tarafından 20.573,29 TL olarak ödendiği, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları’nın B.4.d maddesi gereğince davalı sigorta ettirene rücu koşulunun gerçekleştiği iddiasıyla ödenen tazminatın 18.3.2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi istemi ile eldeki dava açılmış,
Davalı davanın reddini savunmuş,
Yerel mahkemece davanın kısmen kabulü ile 12.500 TL’nın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş,
Kararın taraf vekillerince temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Davalının temyiz itirazının kabulü ile bu yönden de yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 95/2 maddesinde “ödemede bulunan sigortacının, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabileceği” öngörülmüştür.
Uyuşmazlığın yasal dayanağı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesi olup, tazminatı gerektiren olayın sürücünün alkollü içki almış olması nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olmasından ileri gelmesi durumunda sigortacının sigorta ettirene rücu edebileceği düzenlenmiştir.
Bu hükme paralel olarak riziko tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı yasanın 48/1 maddesi ile de “uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu” vaz edilmiş,
5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 179/3 maddesinde de “alkol veya uyuşturucu madde etkisi ile ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi için” cezai yaptırım öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere Özel Hukuk ve Ceza Hukuku yönünden ortak nokta “sürücünün alkollü içki almış olması nedeni ile güvenli araç sürme yeteneğinin kaybı olup bu hal sürücünün aldığı alkol oranı ile doğrudan ilgilidir.
Bu oran Adli Tıp Kurumu 5.İhtisas Kurulu ile Yargıtay 12.Ceza Dairesi’nin istikrarlı rapor ve kararlarında benimsendiği üzere 100 promil üzeridir.
Cezai sorumluluk açısından başka hiçbir şart (olayın münhasıran alkolden kaynaklanması) aranmayıp sürücünün 100 promil üzeri alkol almış olması yeterli görülmektedir. (Yargıtay 12 C.D 1.4.2014 gün 2013/14780 esas, 2014/8056 karar ve 12.02.2014 gün 2013/9249 esas, 2014/3374 karar sayı vd.)
Niteliği gereği sorumluluğun daraltıldığı ceza hukuku yönünden 100 promil üstü alkol oranının cezalandırma açısından yeterli olduğu gözetildiğinde, aynı oranın Özel Hukuk sorumluluğu yönünden de geçerli olması Ceza Mahkemesi ile Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin doğal bir sonucudur.
Bu halde sürücünün alkollü içki almış olması nedeni ile güvenli araç sürme yeteneğini kaybettiğinin kabulü ve sigortacının sigorta ettirene rücu edebilmesi için 100 promil üstü alkol alması yeterli olup ayrıca sayın çoğunluğun kabulünde olan “olayın münhasıran sürücünün alkollü olmasından ileri gelmesinin” aranmasına gerek bulunmamaktadır. Zira sayın çoğunluğun kabulünde olan bu husus ZMSS Genel Şartları B.4-d maddesi gerek 2918 sayılı yasanın 48/1 maddesi ve gerekse hiçbir yasal düzenlemede yer almamaktadır.
Bu itibarla davalının sorumluluğu için sürücünün alkol oranı ile ilgili “alkollü içki almış olması nedeni ile güvenli araç sürme yeteneğinin kaybına ilişkin Poliçe Genel Şartları’nın B.4.d maddesi dışında ayrıca yasal hiçbir düzenlemede yer almayan olayın münhasıran sürücünün alkollü olmasından ileri gelmesi şartınıda arayan sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Somut olayda, dava dışı sürücü olay esnasında 1,10 promil alkollüdür.
Bu oran Adli Tıp Kurumu 5.İhtisas Kurulu ile Yargıtay 12.Ceza Dairesi’nin rapor ve istikrarlı karalarında benimsenen 100 promil üstünde olduğundan Özel Hukuk ilişkisi yönünden de Poliçe Genel Şartları’nın B.4.d maddesinde düzenlenen rücu şartı davacı sigortacı lehine gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak 1,10 promil alkollü olan dava dışı sürücünün, güvenli sürme yeteneğini kaybetmesi nedeni ile olay gerçekleşmiş olup Poliçe Genel Şartları’nın B.4.d maddesi gereğince sigortacının sigorta ettirene rücu şartı gerçekleştiğinden davalı vekilinin temyiz itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yasal dayanağı bulunmayan kazanın münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden davalı lehine kararın bozulmasına yönelik çoğunluk görüşüne karşıyım.