Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/20796 E. 2017/3096 K. 23.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20796
KARAR NO : 2017/3096
KARAR TARİHİ : 23.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili ve davalılar … ile … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

– K A R A R –
Davacı vekili, davalılardan …’in 06.08.2012 günü sevk ve idaresindeki… plaka sayılı hususi otomobil ile E-5 karayolu üzerinde … mevkiinde müvekkilinin eşi …’a çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini, maktulün çarpma noktasından yaklaşık 61 metre sürüklenmesinin ve cenazesinin parçalanmış olmasının davalının kullandığı aracın çarpma noktasından 241 metre sonra durabilmiş olmasının davalının hız tahditlerinin üzerinde çok yüksek süratle araç kullandığını ortaya çıkardığını, trafik kazasının meydana gelmesinde maktülün kusursuz olduğunu, davalı …’in araç sürücüsü diğer davalı …’ın araç maliki olarak meydana gelen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek kaza tarihi olan 06.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 60.000,00 TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak müvekiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve Birleşen davada davacı vekili; araç kullanıcısı hakkında … 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/662 Esas sayılı dosyasında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan kamu davası da açılmış bulunduğunu, kamu davasında kusur tespitine ilişkin olarak yapılan keşif bilirkişi incelemesinde araç sürücüsü asli kusurlu, Karayolları Genel Müdürlüğü de tali kusurlu olarak belirlendiğini, trafik kazasının meydana geldiği
yol devlet karayolu olduğunu, ve uluslararası yol ağında bulunduğunu, duble yol olarak tabir edilen bölünmüş karayolu olduğunu, trafik kazası yol üzerindeki yaya geçidinde meydana geldiğini, orta refüjde yola paralel olarak yol boyunca uzanan çelik bariyer yaya geçidi hizasına denk gelen kısımlarda davalı idare tarafından iptal edilerek yaya geçidi açıldığı, ancak söz konusu yaya geçidi iptidai şekilde ve bilimsel gerekçelerle aykırı olarak açıldığını, kaza noktasının iniş eğimli olduğunu ve bu noktada eğimin de etkisiyle hızlı şekilde seyrettiğini, davalı idare bu hususu gözeterek kazanın meydana geldiği yere yaya geçidi açarken yeterli mesafeden araçların hızlarını kesici sistemler kurmalı kavşak oluşturmalı, trafik ışığı koyması gerektiğini, bunların yapılmıyorsa yayaların geçişi için alt veya üst geçit inşa edilmesi gerektiğini gerekli önlemleri almayan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün de sorumluluğu bulunduğunu belirterek 06/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 60.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili, kusuru kabul etmediklerini, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Karayıolları Genel Müdürlüğü vekili; davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 30.000,00 TL manevi tazminatın 06/08/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen davada davacı vekili, asıl ve birleşen davada davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili ve asıl davada davalılar … ile … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm; davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili ve davalılar … ile … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Asıl ve birleşen dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Karayolları Genel Müdürlüğü kamu tüzel kişisi olup, kamu hizmeti görmekle yükümlü bulunmaları nedeniyle kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı oluşan sorumlulukları özel hukuk hükümlerine tabi değildir. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı
davası ikame edilmesi gerekmektedir. O halde mahkemece, hizmet kusuruna dayanılarak davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan birleşen davada adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, birleşen davanın esasına girilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
3-Kabule göre İse; TC Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü düzenlenmiştir. Yine HUMK.nun 73. maddesi (HMK’nın 27. maddesi) uyarınca “kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikce hükmünü veremez”. Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.
Somut olayda, kusur bilirkişi raporu ve birleştirme kararı sonrası duruşma gününü bildiren tebligat, davalı Karayolları Genel Müdürüğü’ne tebliğ edilmeden karar verilmiştir. Anayasanın 36., HMK 27 (HMUK 73) maddelerinde de açıklanan savunma hakkını kullanabilmesi için bilirkişi raporu ve birleşme sonrası duruşma gününü bildiren tebligatın Tebligat Yasası ve ilgili Tüzük hükümlerine uygun şekilde tebliğ edilmesi, davalı tarafa bildirimin yapılması, itiraz hakkının tanınması ve itiraz için yasal sürenin beklenmesi zorunludur. Kamu düzenine ilişkin bu yönün gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
4-Diğer yandan kabule göre; Mahkemece, kazaya karışan araç sürücülerinin kusurunun belirlenmesi için rapor alınmış, öğretim görevlisi bilirkişi … tarafından hazırlanan 21.05.2014 tarihli raporda, yaya muris ….’ın kusursuz olduğu, sürücü …’in asli %75 asli kusurlu; Karayolları Genel Müdürlüğü’nün %25 tali kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Davalı … taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan …. 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/662 Esas, 2014/340 K, karar sayılı dosyasında yargılanmış ve yargılama sırasında alınan 25/10/2013 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan bilirkişi raporunda davalı sürücü …’in asli ve ağırlıklı kusurlu olduğu, yaya …..’ın tali kusurlu olduğu değerlendirilmiş, ceza
mahkemesince sözkonusu bu rapordaki kusur durumuna göre değerlendirme yapılarak verilen karar Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 09.01.2017 tarih, 2015/15785 E., 2017/12 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. (6098 sayılı YBK’nun 74.md) maddesine göre hukuk mahkemesi ceza mahkemesince belirlenen kusur oranları ile bağlı değildir. Ancak ceza yargılaması sonucunda belirlenen maddi olgu hukuk mahkemesi için de bağlayıcıdır. Somut olayda, Mahkemece hükme esas alınan rapordaki kusur oranları ile kesinleşen ceza davasındaki kusur oranları arasında çelişki olduğu ve bu çelişki giderilmeden eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece, … Teknik Üniversitesinden seçilecek kusur konularında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak, çelişkinin giderilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yukarıda 1 nolu bennte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm; asıl ve birleşen davada davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili ve asıl davada davalılar … ile … vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları yerinde görülüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA; 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davalılar … ile … vekilinin temyiz itirazları yerinde görülüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 7,10 TL kalan onama harcının temyiz eden asıl ve birleşen davada davacıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl davada davalılar … ile …’a geri verilmesine, 492 Sayılı Harçlar Yasasının 13/J maddesi uyarınca Karayolları Genel Müdürlüğü’nden harç alınmamasına 23/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.