Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/20644 E. 2017/3167 K. 23.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20644
KARAR NO : 2017/3167
KARAR TARİHİ : 23.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalılar hakkında … İcra Müdürlüğü’ nün 2009/356 sayılı dosyası ile borcun ödenmesi için takip yaptıklarını, borçlular tarafından takibe itiraz edildiğini, takibin durduğunu, takip konusu alacağın ise 17/10/2014 tarihinde meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı kaza nedeniyle poliçe limitine göre 3.200,00-TL hasar ve sağlık masrafı yapıldığını, trafik kaza tutanağı ve doktor raporuna göre davalı sürücü’ nün alkollü olduğunu belirterek davalılar tarafından yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar; zaman aşımı talebinde bulunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile …. İcra Müdürlüğünün 2009/356 esas sayılı takibinin 2.837,00-TL asıl alacak yönünden ve takip tarihine kadar işlemiş 446,68-TL faiz yönünden takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi kapsamında dava dışı hak sahiplerine ödenen tazminatın rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 133.maddesine göre; “1 – Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde, 2 – Alacaklıdava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde” zamanaşımı süresinin kesileceği öngörülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/IV. maddesine göre, motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar. Yasa hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere rücu hakkı, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiği tarihte doğmakta olup zamanaşımı da bu tarihte işlemeye başlayacaktır.
Somut olayda; 17.10.2008 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, davacı tarafından hak sahiplerine 15.4.2008 tarihinde ödeme yapılmış ve bu tazminatın rücuen tahsili için 18.12.2008 tarihinde icra takibi başlatılmıştır. Davalıların süresinde itiraz etmesi üzerine, davacı tarafından itirazın tebliği 2.4.2013 tarihinde sağlanmış ve 10.07.2013 tarihinde itirazın iptali davası açılmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken, icra takibi ile kesilmiş olan KTK 109.maddesinde belirlenen zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başlamış olduğu ve herhangi bir zamanaşımı süresinin durması durumunun söz konusu olmadığıdır. Buna göre; davacı tarafından başlatılan icra takibi ile yeniden başlamış ve işlemekte olan zamanaşımı olan 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde zamanaşımını kesen herhangi bir işlem yapılmadığından zmanaşımı süresi dolmuştur. O halde, davalının zamanaşımı defi üzerinde durularak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4 ncü maddesi uyarınca zarar görene ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilecektir. Poliçede yer alan bu şart, esasen KTK.nun 95 nci maddesi düzenlemesinin poliçeye aksettirilmiş bir hükmüdür. Ancak, sigortacının mevcut düzenlemeler uyarınca böyle bir durumda akidi olmayan sürücüye yönelmesi mümkün değildir. Somut olayda poliçe kapsamı ve sigortalı araca ait ruhsat bilgilerinden sigorta ettirenin davalı …olduğu, davalı …’ın ise sürücü sıfatının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davalı …’ın sürücü olduğu dikkate alınıp, hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 23.3.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.