Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/20269 E. 2014/16203 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/20269
KARAR NO : 2014/16203
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/07/2014
NUMARASI : 2013/302-2014/457

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalıya ait aracın müvekkili şirkete kasko sigortalı araca çarpması nedeniyle araçta meydana gelen 5.614,74 TL. hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, ödenen tazminatın tahsili için yapılan icra takibine davalıların itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili kusuru oranını ve tazminat miktarını kabul etmediklerini, aracı F.. B..’a ait rent a car şirketine kiraya verdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davalının icra takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alacı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre olmamak kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının bulunmaması durumlarında, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan ekonomik yönden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir.Doktrinde ve Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Dava konusu olayda, davalı aracın maliki olup olay tarihinde aracı uzun süreli olarak rent a car firmasına kiraya verdiği savunmasında bulunmuştur.
Davalı tarafından aracın dava dışı şirkete kiralandığı dolayısıyla işleten sıfatının kalmadığına dair savunması adi yazılı kira sözleşmesine dayanmaktadır. Mahkemece, kira sözleşmesinin resmi olarak yapılmadığından, davalının işleten sıfatının ortadan kalkmadığı belirtilmiştir. Oysa sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan BK’nda kira sözleşmelerinde resmi şekil şartı aranmamaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerde göz önünde bulundurularak, davalıya ait araç, dava dışı üçüncü kişiye kiralandığı iddia edildiğine göre, taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3.kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, ibraz edilen sözleşme yükümlülüklerinin kim tarafından yerine getirildiği, gerektiğinde işleten ve kiracının varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin, fatura, ruhsat, cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, işletenlik sıfatının davalıda bulunup bulunmadığı hususları tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
2)Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın İstek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 18.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.