Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/19970 E. 2014/16086 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/19970
KARAR NO : 2014/16086
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

MAHKEMESİ : Kayseri 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2014
NUMARASI : 2013/225-2014/149

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline trafik sigortalı, davalıya ait aracın dava dışı araçla çarpışması sonucu, davalıya ait araçta yolcu olarak bulunan Sedat Kelek isimli kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle aleyhlerine açılan dava sonucunda, sigortalı araç sürücüsünün %25 kusuru nedeniyle tazminatı ödemelerine hükmolunduğunu ve hükmedilen bu tazminatı icra takibi üzerine ödemek zorunda kaldıklarını belirtip, kaza sırasında sigortalı araç sürücüsünün %25 kusurlu ve alkollü olması nedeniyle ödenen 6.948,52 TL’nin 27.02.2013 ödeme tarihinden işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davanın kabulü ile 6.948,52 TL’nin 28.02.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir
Dava, trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d maddesinde; tazminatı gerektirin olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa, sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK.’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü 6102 sayılı TTK’nin 1409. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilâmları)
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda kavşaklarda geçiş önceliğine uymayan dava dışı diğer araç sürücüsü %75 asli kusurlu, kavşağa yaklaşırken hızını azaltmayan davalı araç sürücüsü de %25 tali kusurlu olarak belirlenmiştir. Aynı kazaya ilişkin olarak açılan Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada da bu kusur oranları esas alınarak verilen hükümde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Bu durumda mahkemece, kazanın oluşumunda her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğu, münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediği, davacının davalı sigortalısından rücu hakkının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.