Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/1916 E. 2015/10152 K. 05.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1916
KARAR NO : 2015/10152
KARAR TARİHİ : 05.10.2015

MAHKEMESİ :Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ :17/07/2013
NUMARASI :2003/341-2013/513

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleştirilen dava yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı H.. E.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıların sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacı Feride’nin eşi,davacı Fatma’nın çocuğu, davacı Kadir’in kardeşi olan C.. E..’in kullandığı motosiklete çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı eş Feride için 250,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 3.000,00 TL manevi tazminatın, davacı Fatma için 250,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 2.000,00 TL manevi tazminatın, davacı kardeş Kadir için 1.000,00 TL manevi

tazminatın olay gününden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davada, desteğin küçük çocukları için toplam 1.000,00 TL destekten yoksun kalmak tazminatı ile 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili talep edilmiştir.
Davacılar vekili, 28/03/2013 havale tarihli ıslah dilekçesi ile, davacı eş ve çocuklar için talep ettikleri destekten yoksun kalma tazminatı taleplerini toplam 31.194,75 TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl dava yönünden, davacılar Kadir ve F.. E..’in davalarının davacılık sıfatları kalmadığı anlaşıldığından dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, davacı F.. E.. için 15.090,89 TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketi yönünden 8.707,96 TL ve dava tarihi olan 27.03.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu tutulmak kaydı ile) olay tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı sigorta şirketi hakkındaki manevi tazminat talebinin reddine, davacı Feride için 2.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı H.. E..’den tahsili ile davacıya verilmesine, birleştirilen dava yönünden; davacı E. E. için 1.262,20 TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketinin 728,33 TL ve dava tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu tutulmak kaydı ile) olay tarihi olan 23.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı S. E. için 1.852,47 TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketinin 1.068,94 TL ve dava tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu tutulmak kaydı ile) olay tarihi olan 23.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı A.l E. için 3.123,81 TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketinin 1.802,54 TL ve dava tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu tutulmak kaydı ile) olay tarihi olan

23.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı H.. E. E. için 3.464,35 TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketinin 1.999,05 TL ve dava tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu tutulmak kaydı ile) olay tarihi olan 23.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı B. N. E. için 5.734,60 TL maddi tazminatın (davalı sigorta şirketinin 3.309,06 TL ve dava tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile sorumlu tutulmak kaydı ile) olay tarihi olan 23.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, davalı sigorta şirketi yönünden manevi tazminat talebinin reddine, davacılar E. E. için takdir edilen 1.500,00 TL manevi tazminatın, S.E. için takdir edilen 1.500,00 TL manevi tazminatın, H. E. E. için takdir edilen 1.500,00 TL manevi tazminatın, A. E. için takdir edilen 1.500,00 TL manevi tazminatın, B. N. E. için takdir edilen 1.500,00 TL manevi tazminat olay tarihi olan 23.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı H.. E..’den tahsili ile davacılara verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı H.. E.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava yönünden yapılan incelemede;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı mülga BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.

2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 23/12/2002 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince ıslah talebi 28/03/2013 tarihli dilekçeyle yapılmış ve aynı gün harcı yatırılmıştır. Davaya konu trafik kazası sonucunda bir kişi ölmüş olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nun 102/4 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuş olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Birleştirilen dava yönünden yapılan incelemede;
TC Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü düzenlenmiştir. Yine HUMK.nun 73. maddesi uyarınca “kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikce hükmünü veremez”. Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden

haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Somut olayda, birleştirilen davada, gerekçeli karar davalılara tebliğ edilmediği gibi asıl dava üzerinden de davalılara tebligat gönderilmemiş, karar duruşmasında, davalı vekili, birleştirilen davadan henüz haberdar olduklarını beyan etmiştir. Bu durumda mahkemece, birleştirilen davaya ilişkin hükmün davalıya tebliğ edilerek davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verildikten sonra işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı H.. E.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı H.. E.. vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı H.. E..’e geri verilmesine 5.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.