Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/18214 E. 2014/13532 K. 16.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18214
KARAR NO : 2014/13532
KARAR TARİHİ : 16.10.2014

MAHKEMESİ : Adana(Kapatılan) 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 02/06/2014
NUMARASI : 2014/210-2014/191

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın yetkisizlik nedeniyle reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davalının trafik sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazasında müvekkilinin yaralanıp sakat kaldığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; trafik sigortacısı müvekkilinin zarardan poliçe limitleri ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, aynı konuda derdest olan bir davanın olduğunu, kusur oranlarının belli olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma ve toplanan delillere istinaden; davalı şirketin merkezinin İstanbul olduğu, kazanın Mersin’de vuku bulduğu, poliçenin Mersin’de tanzim edildiği, bu nedenle davanın yetkisiz mahkemede açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Yetki itirazının ileri sürülmesi ile ilgili kurallar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin 4. bendine göre; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir”. Davalıya dava dilekçesi 28.04.2014 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen cevap dilekçesi 16.05.2014 tarihinde hakim tarafından havale edilmiştir. Yine dosya içerisinde davalının cevap verme süresinin HMK 127.maddesine
göre uzatıldığına dair herhangi bir kararda bulunmamaktadır. Bu bakımdan, mahkemece davalı tarafından iki haftalık süre içerisinde yetki ilk itirazında bulunulmadığından, davanın açıldığı mahkemenin yetkili olacağı gözetilerek yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kaldı ki; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi ile ZMSS Genel Şartlarının C.7. Maddesinde, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, kaza Mersin ilinde vuku bulmuş, sigorta poliçesi de Mersin ilçesinde tanzim edilmiştir. Yine davacının adresi de Mersin ilindedir. Davalı sigorta şirketinin Adana’na (Çukurova) Bölge Müdürlüğünün bulunduğu Dairemizce yapılan araştırmada anlaşılmıştır. Davacılar vekilinin davayı, sigortacının bir acenteden daha yetkili organı olan Adana Bölge Müdürlüğünün bulunduğu Adana’da açtığı gözetilerek (HGK’nun 30.4.2013 gün ve 2013/17-2099 esas, 2014/572 karar sayılı ilamı uyarınca) yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16.10.2014 gününde Üye A.O. ve Üye S.N.C.ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Sayın çoğunluğun davalının süresinde yetki itirazında bulunmaması nedeniyle yetki itirazının reddi ile davanın esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulması gerektiğine ilişkin bozma ilamına aynen katılıyoruz.
Ancak davalı sigorta şirketinin davanın açıldığı Adana’da Bölge Müdürlüğünün bulunması nedeniyle Adana Mahkemelerinin yetkili olduğu hakkındaki gerekçesine aşağıda açıklanan gerekçeyle katılamıyoruz.Uyuşmazlık, motorlu aracın işletilmesinden doğan zarar nedeniyle Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı aleyhine açılan davada sigorta şirketinin Bölge Müdürlüğünün yerleşim yeri Mahkemesinin yetkili olup olmadığı hususuna ilişkindir.
Uyuşmazlığın yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 110/2 maddesi olup, yetkili mahkeme, açılacak davalarda sigortacının merkez veya şubesi veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu veya kazanın vuku bulduğu yer mahkemesi olarak tadad edilmiştir.
Davanın açıldığı Adana Mahkemesi, 2918 sayılı yasanın 110/2 maddesinde sayılan yer mahkemelerinden biri değildir.
Sayın çoğunlukça, davalı sigorta şirketinin Adana’da Bölge Müdürlüğünün bulunduğu, 2918 sayılı yasanın 110/2 maddesinde yetkisi kabul edilen şubeye göre daha fazla yetkiyi haiz olduğu gerekçesiyle uyuşmazlıkta Adana Mahkemesinin yetkili olduğu kabul edilmiş ise de; bu kabul T.C. Anayasasının 6. maddesinde düzenlenen “ Hiçbir kimse ve organın kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisinin kullanamayacağı”, Anayasanın 37. maddesinde düzenlenen “Hiç kimsenin kanunen tabii olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamayacağı”, ve Anayasanın 142. maddesinde düzenlenen “Mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkilerinin kanunla düzenlenebileceği” ne ilişkin temel kurallara aykırıdır.
Sigorta şirketinin Bölge Müdürlüğünün yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğuna ilişkin gerek 2918 sayılı yasada, gerek mülga 1086 sayılı HUMK ve gerekse mer’i 6100 sayılı HMK‘da bir hüküm olmadığı gibi bu konuda hiçbir yasal düzenleme de bulunmamaktadır.
Sayın çoğunluğun, yorum yolu ile Bölge Müdürlüğünün yerleşim yeri mahkemesini yetkili olarak kabulü, tüzük veya yönetmelik hükmü ile yetki kuralı konulamayacağı gibi davalının kıyas yolu ile kanunen yetkili mahkemeden başka bir mahkeme önünde kendisini savunmaya zorlanamayacağı ilkeleri ile de bağdaşmamaktadır.
Nitekim YİBK 1977/4-4 sayı ve YİBHGK 21.02.2014 gün 2013/1 esas 2014/1 karar sayılı kararları ile de Anayasal düzenlemelere paralel olarak mahkemelerin görev ve yetkilerinin kıyas ve yorum yolu ile genişletilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan 2918 sayılı yasanın 110/2 maddesinde şirket merkezi – şube – acentenin yerleşim yerinin yetkili kılınmasının nedeni, şirket merkezi – şube – acentenin işlem ve eylemlerine hukuki değer izafe edilmesi, hukuki statülerinin bulunmasından ileri gelmektedir.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanununda, sigorta şirketlerinin kuruluş, teşkilat, yönetim, çalışma esas ve usulleri ile faaliyetlerinin sona ermesi ve denetlenmesine ilişkin hususlar düzenlenmesine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda da Anonim şirket, kooperatif, acente ve şubelerle ilgili hükümler bulunmasına rağmen Bölge Müdürlüğü ile ilgili bir düzenleme hiçbir yasa da yer almamaktadır.
Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin “Bölge Müdürlükleri, Şubeler ve Temsilcilikler” başlıklı 10. maddesindeki “Şirketlerin, Bölge Müdürlükleri ve Şube Açmak suretiyle yurt içinde teşkilatlanması, yurt dışında şube veya temsilcilik açması ile ilgili diğer mevzuat hükümlerinin saklı kalması kaydıyla serbest olduğuna” ilişkin hükmü, 2918 sayılı yasanın 110/2. maddesinin yorum yolu ile genişletilerek Bölge Müdürlüğünün yerleşim yerinin de uyuşmazlıkta yetkili olduğunu kabul etmek için yasal bir dayanak teşkil etmemektedir.
Açıklanan nedenlerle;
2918 sayılı yasanın 110/2. maddesinde öngörülen “şirket merkezi veya şube veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemesi veya kazanın vuku bulduğu yer mahkemesi dışında yorum yolu ile Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkisinin kabulü, T.C. Anayasasının 6, 37 ve 142. maddelerindeki temel hükümler ile YİBK 1977/4-4 ve YİBHGK 21.02.2014 gün 2013/1 esas 2014/1 karar sayılı kararlarına aykırı olduğundan sayın çoğunluğun yerel mahkeme kararının davalının bölge müdürlüğünü gerekçe gösteren bozma görüşüne katılmıyoruz.