Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/17751 E. 2017/1522 K. 16.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17751
KARAR NO : 2017/1522
KARAR TARİHİ : 16.02.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, 28/07/2011 tarihinde destek…’ın içinde yolcu olarak bulunduğu araca davalı … şirketi nezdinde sigortalı olan…. plakalı aracın çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında….’ın öldüğünü belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak davacı … için 3.000 TL, davacılar …, … …. ve .. … için ayrı ayrı 500’er TL olmak üzere toplam 4.500 TL destekten yoksun kalma tazminatının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 18/12/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerinin 120.010,24 TL ıslahı ile davacı … için 83.164,94 TL, davacı … … için 16.804,38 TL, davac… için 24.040,92 TL, davacı … için 500 Tl talep edilmiş olmakla birlikte bilirkişi raporunda saptanan 242,76-TL gözönüne alınarak toplam 124.253,00-TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davalı nezdinde sigortalı aracın karıştığı trafik kazasından dolayı davacı … varislerine 28/11/2011 tarihinde 75.747-TL tazminat ödendiğini, davalı şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru nispetinde poliçe dahilinde gerçek zararla sınırlı olduğunu, ayrıca davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği için faiz, masraf ve vekalet ücreti talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davacıların dava ve ıslah dilekçelerindeki taleplerin kısmen kabulü ile toplam 111.533,08 TL tazminatın davalının temerrüt
tarihi olan 28.11.2011 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine, ıslah dilekçesindeki fazlaya dair taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir. Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK’nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nin 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımaktır.
Bu bakımdan tazminat miktarının doğru belirlenmesi için zarar tutarını ve tazminat miktarını saptamada zarara ilişkin indirim nedenleri ile tazminata ilişkin indirim nedenlerinin uygulanmasında tazminat ilkelerince belirlenmiş sıralamaya uyulması gerekli olup, aksi halde tazminat miktarının yanlış belirlenmesi sonucu ortaya çıkabilecektir. Buna göre kural olarak önce gerçek zararı saptamak gerekli olduğu için zararla ilgili indirim sebepleri öncelikle ve tazminatla
ilgili indirim sebepleri ise sonra uygulanmalıdır. Sigortaca yapılan ödemeler zararla ilgili bir indirim nedeni olduğundan, tazminat ile ilgili indirim sebebi olan müterafik kusur nedeniyle yapılması gereken indirimden önce yapılması gerekmektedir.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacılar için davalı … şirketi tarafından yapılan güncelenmiş ödeme miktarı indirilmesi sonucu belirlediği toplam dönem zararından (248.373,43 TL) önce müterafik kusur indirimi yapılmış, belirlenen tutardan da bu kez davalı … şirketi tarafından yapılan güncellenmemiş ödeme miktarı (75.747,00 TL) indirilmesi sonucu 111.533,08 TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğu belirlenmiş ise de, yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacılar için belirlenen toplam dönem zararından (248.373,43 TL) müterafik kusur indirimi yapılması ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de bu husus temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, davacı tarafın kararı temyiz etmemiş olmasına göre; davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 5.713,00 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 16.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.