Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/17093 E. 2014/14004 K. 23.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/17093
KARAR NO : 2014/14004
KARAR TARİHİ : 23.10.2014

MAHKEMESİ : Bahçe Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/03/2014
NUMARASI : 2012/178-2014/57

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı M.. A.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkili sigorta şirketine kasko sigortalı aracın, davalı borçlunun yaya olarak kontrolsüz ve kusurlu bir şekilde aniden yola çıkması nedeniyle meydana gelen kazada hasarlandığını, hasar bedelinin sigortalısına ödendiğini, sigortalıya ödenen hasar bedelinin %75 kusuru oranında davalıdan tahsili amacıyla yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini ve icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı M.. A..; yolun kenarında yürürken kazanın meydana geldiğini, kaza sebebiyle birkaç kez ameliyat olduğunu, Bahçe Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile, borçlu tarafından takibe yapılan itirazın iptaline, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı M.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı M.. A..’ın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Sigorta ettirene ödeme yapan sigorta şirketi sigortasının halefi olarak zarar görenlerden ödediği tazminatın rücuen tahsilini talep edebilir. Rücu edilebilecek tazminat tutarı sigortalıya ödenen miktar olmayıp zarar görenin gerçek zararı kadardır. Yine rücu edilebilecek tazminat miktarı tayin edilirken zarara sebep olanın kusuru da nazara alınmalıdır. Bu nedenle yargılama yapılırken mahkemece kusur ve zarar konusunda bilirkişi raporu alınmalıdır.
Somut olayda, mahkemece, kusur oranının ve hasar miktarının belirlenmesi yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, davacının ödediğini beyan ettiği miktar esas alınarak hüküm kurulmuştur. Aynı mahkemenin 2011/151 esas sayılı dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporuna itibar edilerek davalının %75 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki, anılan dosya davalı M.. A..’ın sigortalı araç sürücüsüne karşı açmış olduğu dava olup anılan davada, davacı A.. Ş.. taraf değildir. Kaldı ki anılan dosya, dava dosyası arasında bulunmadığından dosyanın karara bağlanıp bağlanmadığı, karar verilmiş ise kesinleşip kesinleşmediği de belli değildir. Bu durumda, karara bağlanıp bağlanmadığı, karar verilmiş ise kesinleşip kesinleşmediği belli olmayan ve farklı taraflar arasında görülen dava dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda anlatılan hukuksal veriler ışığında, davalının sorumlu olduğu gerçek zarar miktarının tespit edilebilmesi açısından kaza nedeniyle düzenlenen tüm belgeler ilgili yerlerden getirtilerek konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyetinden tarafların itiraz ve savunmalarını karşılayacak biçimde denetime ve hüküm kurmaya elverişli kusur ve hasar konusunda bilirkişi raporu alındıktan sonra, davacının gerçek zararının tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme sonucu kurulan hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; Sigorta ettirenin dava hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Ödeme tarihi aynı zamanda üçüncü şahsa rücu edebilme tarihidir. Ne var ki somut olayda, davacı tarafından davalıya gönderilen ve 14.06.2011 tarihinde tebliğ olunan ihtarla ödeme yapılması için on gün süre verildiğinden temerrüt tarihi davacı tarafından verilen on günlük sürenin bitim tarihi kabul edilip faizin bu tarihten itibaren hesaplanması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, hükmedilen tazminata anılan tarihten itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı M.. A..’ın sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 23.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.