Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/16949 E. 2016/10462 K. 15.11.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/16949
KARAR NO : 2016/10462
KARAR TARİHİ : 15.11.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 15.11.2016 Salı günü davalı vekili Av…. geldi. Davacılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalının sürücüsü ve maliki olduğu araç ile 11.06.2004 tarihinde şerit ihlali yaparak davacı … idaresindeki araca çarptığını, müvekkillerinden …’nun hayati tehlike atlattığını, malül kaldığını, tedavisine evde bakıcı nezaretinde devam edildiğini, maddi durumunun bozulduğunu, davacı müvekkili …’nun da tedavisinin halen devam ettiğini belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutmak kaydıyla her bir davacı için 1.000,00’er TL maddi tazminat, … için 45.000,00 TL, … için 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 17/03/2014 tarihinde ibraz ettiği ıslah dilekçesiyle … için talep ettiği maddi tazminatı 116.413,99 TL’sına yükselterek olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, kazadaki gerçek kusurların araştırılması gerektiğini, davanın müvekkilinin zorunlu sigortası olan … ile, kasko sigortası olup, ZMSS
poliçesini aşan zararları ödemekle yükümlü olan … Sigorta A.Ş’ye ihbarına karar verilmesini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, maddi tazminat talebinin davacı … yönünden kısmen, davacı … yönünden ise kabulüyle;davacı … için 467,80 TL, davacı … için 116.413,99 TL maddi tazminatın, 11/06/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınmasına, manevi taminat taleplerinin kısmen kabulü ile;davacı … için 3.000,00 TL, davacı … için 25.000,00 TL manevi tazminatın 11/06/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber davalıdan alınmasına, karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2)Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları)
Somut olayda, trafik kazası 11/06/2004 tarihinde meydana gelmiş, ıslah dilekçesi ise 17/03/2014 tarihinde verilmiştir. Islah dilekçesi davalı vekiline 25/03/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, anılan davalı vekili 01/04/2014 alındı tarihli dilekçesiyle ıslah edilen miktara karşı süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Davaya konu trafik kazası sonucunda birden fazla kişi yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu hale göre 17/03/2014 ıslah tarihinde 2918 sayılı Yasanın 109/2. maddesinde belirtilen ceza zamanaşımı süresi dolmuştur.
Davalı vekilinin süresindeki zamanaşımı def’i dikkate alınarak ıslah edilen kısım yönünden 2918 sayılı Yasanın 109/2. maddesinde belirtilen ceza zamanaşımı dolduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir.
3-Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talepler hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar yararına takdir olunan manevi tazminatların fazla olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Bozma kapsam ve şekline göre davalının faiz başlangıç tarihine ilişkin temyiz itirazının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı lehine BOZULMASINA, 1.350,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 15.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.