YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14565
KARAR NO : 2014/11903
KARAR TARİHİ : 16.09.2014
MAHKEMESİ : Silopi Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/10/2012
NUMARASI : 2010/424-2012/272
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; davalının trafik sigortacısı olduğu aracın neden olduğu kaza sonucunda müvekkillerinin desteğinin hayatını kaybettiğini ileri sürerek, 10.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 19.01.2011 tarihli dilekçesi ile, eş Fatma için 2.000 TL, Zeynep için 1.000 TL, Emin için 1.000 TL, Hacı için 1.000 TL, Divan için 1.000 TL, Senan için 1.000 TL, Sedat için 1.000 TL, Eyüp için 1.000 TL maddi tazminat isteminde bulunduklarını beyan etmiş, 13.10.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 19.704,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 19.704,50 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı A. Sigorta AŞ. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1- 1086 sayılı HUMK.’nun 381.- 389. maddelerinde (6100 sayılı HMK m. 294 – 297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK.’nun 388. maddesinde (HMK m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklan-
mıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Somut olayda, mahkemece 17.10.2012 tarihli celsede, kısa kararda sadece “davanın kabulüne” denilmekle yetinilerek, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklara ilişkin hüküm kurulmaması, davanın kabulü ile 19.704,50 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmekle birlikte her bir davacı yönünden ne miktarda tazminata hükmedildiğinin açıkça belirtilmemiş olması ve davalı Emin ve Zeynep’in talepleri reddedildiği halde bu davacılar yönünden karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de;
2- 2918 sayılı KTK.’nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın B.2.b. maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortacıya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Somut olayda, davalı sigorta şirketinin, davacı tarafa tazminat ödemesi yapmayacağını 19.03.2010 tarihinde bildirdiği, temerrütün bu tarihte gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı sigorta şirketi yönünden bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı A.Sigorta AŞ. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 16.9.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.