Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/13841 E. 2016/11410 K. 12.12.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13841
KARAR NO : 2016/11410
KARAR TARİHİ : 12.12.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki, ölümlü trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalılar … ve … vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacıların babası/eşi olan …’in sürücüsü olduğu araca çarpmasıyla ölümlü kaza meydana geldiğini, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını, davacılardan …’in özürlü olduğunu ve murisin desteğine özellikle muhtaç olduğunu, desteğin emekli olup inşaat ustası olarak çalışıp gelir elde ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve davalı sigortacı sadece maddi tazminattan sorumlu olmak kaydıyla, her bir davacı için 1.000,00 TL. maddi ve 10.000,00 TL. manevi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 26.11.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle, rapor gereği 16.200,00 TL’lik kısmı ıslah ettiklerini bildirmiş; belirtme dilekçesi ibareli 06.01.2014 tarihli dilekçeyle de, davacı … için 19.199,72 TL’lik kısmı, davacı … için 6.651,41 TL’lik kısmı artırdıklarını bildirmiştir.
Davalı … ve … vekili, davalı sürücünün kazada hiçbir kusuru bulunmadığını, keşif yapılıp rapor alındığında bu hususun netleşeceğini, desteğin tam kusurlu olması nedeniyle davacıların tazminat talep haklarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … şirketi vekili, poliçe limitiyle sınırlı olarak ve sigortalılarının kusuru oranında zarardan sorumlu olduklarını, davacılara … tarafından yapılmış ödeme olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile davacı … için 20.199,72 TL. ve … için 7.651,41 TL. destekten yoksun kalma tazminatının, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, davacı … ve …’nin maddi tazminat istemlerinin reddine; davacı … ve … için 5.000,00’er TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … ve …’dan müteselsilen tahsiline, davacı … ve … için 3.000,00’er TL. manevi tazminatın davalı … ve …’dan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı … …. ve … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu, davacılar murisinin ölümü nedeniyle, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, dava dilekçesine konu ettiği destekten yoksun kalma tazminatı talebini, yargılama sırasında alınan rapor gereği, 26.11.2013 tarihli dilekçesiyle, 16.200,00 TL’lik kısım yönünden ıslah ettiklerini bildirerek harcını yatırmak suretiyle artırmıştır. Daha sonra mahkeme tarafından, ıslah dilekçesi ile artırılan tazminatın, ne kadarlık kısmının hangi davacı için talep edildiği konusunda açıklama yapması için, davacı vekiline 24.12.2013 tarihli celsede süre verilmiş, davacı vekili de 06.01.2014 tarihli “belirtme dilekçesi” konulu dilekçeyi vermiş, bu dilekçede davacı … ve … için talep edilen tazminat miktarlarını açıklamış, bu dilekçede belirttiği miktarlar üzerinden de harç yatırmış; mahkeme tarafından bu dilekçeye göre karar verilmiştir.
T.C. Anayasası’nın 26. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenmeden iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Adil yargılanma hakkının ve hukuki dinlenilme
hakkının tezahürü olan bu düzenlemeler, emredici nitelikte olup mutlak surette dikkate alınması gereken ilkeler niteliğini taşımaktadır.
Yukarıda ifade olunan, davacı tarafın “belirtme dilekçesi” olarak ifade ettiği dilekçesi, davadaki tazminat talebinin artırılması istemini içeren ve harçlandırılmış bir dilekçe olmakla, ıslah dilekçesi özelliğini taşımakta olup, mahkeme tarafından bu dilekçe davalılara tebliğ edilmemiştir. Islah bir usul işlemi olup, ıslaha karşı kullanılabilecek hakların kullanım süresi tebliğ işlemi ile başlamaktadır.
Bu durumda mahkemece, davacılar vekili tarafından ibraz edilen ve ıslah dilekçesi özelliği taşıyan 06.01.2014 tarihli dilekçenin davalılara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ve 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının bir sonucu olarak, ıslah talebine karşı diyeceklerini bildirme imkanının tanınması gerekirken, ıslah dilekçesi tebliğ edilmeyerek davalıların savunma haklarının kısıtlanması suretiyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre; davalı … …. ve … vekilinin, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … …. ve … vekilinin, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … …. ve … vekilinin, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar … ve …’a geri verilmesine 12.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.