YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1232
KARAR NO : 2014/1546
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18/11/2013
NUMARASI : 2013/206-2013/572
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davacı şirkete trafik sigortalı, davalı şirkete ait olan aracın olay tarihinde sürücüsünün tam kusurlu ve alkollü olarak karıştığı kaza sonucunda bina önünde park etmiş olan araç ile bu aracın savrulması sonucu bina ve kapının hasarlandığını, hasarlara ilişkin olarak ödenen bedelin rücu amacıyla sigortalıdan tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını ve davalı tarafından takibe itiraz edildiğini belirterek Ankara 31.İcra Müdürlüğü’nün 2012/15416 sayılı dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili,kazanın 04.10 saatinde olduğunu,alkol testinin ise 04.56 sırasında alındığını ve alkollü olmadığının tespit edildiğini, her ne kadar kayıtlarda farklı saat yazmış ise de bunun hastane kayıtlarındaki barkod arızalarından kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak; araç sürücüsünün kaza anında 0,50 promilden az alkollü olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi altında işlenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Z..poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu tür davalarda sigortacı 2918 sayılı KTK’nun 95/2. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B-4. maddesi gereğince tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan “b-2” bendinde “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Ayrıca Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk Genel Şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde,yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, zararın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolünün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına zararın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda zararın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağı ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Mahkemece somut olay bakımından, yukarıdaki şekilde hüküm kurulmuş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.Kolluk aşamasında zarar gören araç sahibi “sürücünün araçtan sallanarak çıktı, kendisine yardım için gittiğimizde alkollü olduğunu fark ettim. Daha sonra olay yerine şahsın yaralı ve kendinde olmadığı düşünülerek ambulans çağırıldı” şeklinde ifade vermiştir. Kaza tespit tutanağına göre de; kaza 04.10’da meydana gelmiştir. Hastane muayene detay kağıdına göre kişinin kanındaki alkol oranının tespiti amacıyla 04.56 da istek gönderilmiş, aynı yazıya göre de işlemin saat 11.35 de bittiği belirtilmiştir. Hasta laboratuvar sonuçlarındaki bilgilere göre ise 10.40 da numune alındığı belirtilmiştir. 13.02.2013 tarihli başhekimlik yazı içeriğinde ise; 2hastanın 04.45’te muayenesi yapıldığı,04.56 itibariyle etonol istemi yapılıp kanı alındığı, zaman zaman barkot yazma cihazında arıza olması nedeniyle barkotların sonradan basılabildiği, hastanın takibi ve gerekli işlemlerinin 07.35’de sonuçlandırılıp hastanın kliniğimizden ayrıldığını” belirtmiştir. Bu çelişkiler karşısında, kandaki alkol oranının saatte 0,15 promil azalış gösterdiği de düşünüldüğünde, dava konusu bakımından asıl öneme sahip konu olan, sürücünün kaza anındaki mevcut alkol durumu ve alkol durumunun hangi saate göre tespitinin yapıldığı hususu tam anlamıyla saptanamamıştır. O halde mahkemece ceza dosyası da getirtilmek suretiyle, olayın sıcağı sıcağına alınan ifadeler değerlendirilerek, hastaneye yeniden yazı yazılarak sürücünün saat 04.56 da kanının alınıp alınmadığı, alındı ise kaza anında ve laboratuvar sonucuna göre sürücünün kanındaki alkol oranının ne olduğu saptandıktan sonra yeniden içinde nörologun da bulunduğu bilirkişi kuruluna tevdii ile kazanın oluş şekli, yol, hava vs. koşullar bir bütün olarak değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının ve gerçek zarar miktarının saptanması yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, ondan sonra varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11.2.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.