Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/1226 E. 2015/10728 K. 15.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1226
KARAR NO : 2015/10728
KARAR TARİHİ : 15.10.2015

MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2013
NUMARASI : 2009/118-2013/312

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ve davalılar S. Ö.ve H.. Ö.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve sigortacıları oldukları araçların sebep olduğu kazada müvekkillerinin yaralandığını, ülkelerinde yaptırdıkları tedavi giderine ilişkin katkı payı ödediklerini, 2 ay geçici iş göremezlikleri sebebi ile kazanç kaybına uğradıklarını ve tatillerini yapamamaları sebebi ile ödedikleri tatil ücretinin ödenmesi gerektiğini açıklayıp toplam 4.500,38 Euro maddi, 25.000,00’er Euro manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Sigorta A.Ş. vekili, gerçek zararın tespit edilmesi gerektiğini, taleplerin fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …. Sigorta A.Ş. vekili, kazaya neden olan aracın müvekkilleri nezdinde düzenlenmiş poliçesi bulunmadığını bu nedenle sorumluluklarının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar S. Ö.ve H.. Ö.. vekili, müvekkillerinin kusurunun bulunmadığını, taleplerin fahiş olduğunu açıklayarak davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılar, davaya karşı beyanda bulunmamışlardır.
Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre göre davanın kısmen kabulü ile davacı D. L.için; 295,30 Euro (katkı payı bedeli) maddi tazminatın, davacı V. La. için; 499,37 Euro maddi zarar, 267,68 Euro katkı payı olmak üzere toplam 767,05 Euro maddi tazminatın, davacıların her biri için 8.000,00 Euro olmak üzere toplam 16.000,00 Euro manevi tazminatın dava tarihinden itibaren Merkez Bankası’nın yabancı para ile açılmış mevduata uyguladığı faiz oranı ile belirlenen faizi ve ödeme tarihindeki kur üzerinden tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalılar S. Ö. ve H.. Ö.. vekilince temyiz edilmiştir.
1-Davalılar S. Ö. ve H.. Ö.. vekilinin davacı D.L.yönünden yaptığı temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
6100 sayılı HMK geçici 3/2.maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK’nun 427.maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 1.1.2013 tarihinden itibaren 1.820,00 TL’na çıkarılmıştır.
Temyize konu karar anılan yasanın yürürlüğünden sonra verilmiş olup davacı D. L.yönünden kabulüne karar verilen 295,30 Euro maddi tazminat yönünden karar kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalılar Semra Özdemir ve H.. Ö.. vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalılar Semra Özdemir ve H.. Ö.. vekilinin diğer temyiz itirazları ve davacılar vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin ve davalılar Semra Özdemir ve H.. Ö.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, karar vermek gerekmiştir.
3-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar ve davacılarda meydana gelen yaralanmanın niteliği dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın fazla olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Medeni Kanunun 6. Maddesine göre taraflardan her biri iddiasını ispatla yükümlüdür. Davacılar kaza nedeni ile meydana gelen gerçek zarar miktarını ispatla yükümlüdür. Borçlar Kanununun 41. maddesine göre haksız bir şekilde diğer

bir kimseye zarar veren bir şahıs o zararın tazmini ile yükümlü olup aynı kanunun 42. Maddesine göre tespit edilecek gerçek zarar miktarını tazmin ile yükümlüdür. İstem haksız fiilden kaynaklanmış olmakla davacıların zararlarının her türlü delil ile kanıtlanması mümkündür. Davacılar vekili dava dilekçesi ile yurt dışından tatil amacı ile ülkeye gelen müvekkillerinin gerçekleşen bu kaza nedeni ile tatillerini yapamadıklarını ve ülkelerine geri dönmek zorunda kaldıklarını ileri sürmüş, tatil için ödemiş oldukları ücretin de haksız fiil faillerinden tahsilini talep etmiştir. Davacıların turizm şirketine ödedikleri 976,00 Euro’nun kendilerine iade edilip edilmediğinin ilgili tur şirketinden sorulmasına mahkemece karar verilmiş, ancak davacı vekilinin 11.09.2013 tarihinde verdiği dilekçesi ile ilgili şirketin ünvan değiştirdiğini, bu son ünvanı adı altında Hannover Yerel Mahkemesinin 17.03.2008 tarihinde vermiş olduğu iflas kararı ile kapatıldığı bilgisine ulaştıklarını belirtmesi üzerine mahkemece davacıların tatillerini zorunlu sebeple yapamamış olmaları karşısında bu bedeli sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ödedikleri turizm şirketinden istemelerinin hukuken mümkün olduğu gerekçesi ile davacıların bu taleplerinin reddine karar verilmiş ise de mahkemece bu konuda davacıların tatil süresine ve ödedikleri tatil ücretine dair delilleri toplanarak ve bu konudaki ilgili meslek kuruluşlarından da sorularak gerektiğinde B.K.’nun 42. maddesi hükmü de gözetilerek davacıların yapamadıkları tatil için ödeyecekleri makul bir ücretin belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar S.Ö. ve H.. Ö.. vekilinin davacı D. L.yönünden temyiz dilekçesinin reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar S. Ö.ve Hidayet vekilinin ve davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar S. Ö.ve Hidayet vekilinin, 4 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalılar S. Ö., H.. Ö..’e geri verilmesine 15/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.