Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2014/10882 E. 2014/11377 K. 09.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10882
KARAR NO : 2014/11377
KARAR TARİHİ : 09.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 29/11/2013
NUMARASI : 2013/585-2013/686

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı tarafa zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracı kullanan desteğin meydana gelen kazada öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre bozma ilamına uyularak; davanın kısmen kabulü ile 1.000 TL tazminatın 25.4.2008 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, ıslah edilen kısmın zaman aşımı nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK nun 109. maddesi uyarınca; Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. 16.3.2007 tarihinde meydana gelen kazada davacıların murisi olan sürücü duran … plakalı oto ile şerit ihlali yaparak karşı şeride geçmiş ve dava dışı rujin yılmazın kullandığı ….. plakalı çekiciye çarpmıştır. Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir
eylem olması yeterli görülmekte olup; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Bu sebeplerle kazanın meydan geldiği tarih itibariyle 5237 sayılı TCK’nun 66/d ve 85. maddeleri uyarınca ceza zamanaşımı süresi 15 YIL’dır. 11.11.2013 olan ıslah tarihi itibariyle ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı nazara alınmadan aksi düşünce ile ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile reddi isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 9.9.2014 gününde Üye …. karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Davacıların desteği D.. K..’un 16.03.2007 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması ve vefat etmesi üzerine davacılar tarafından aracın Z.’i olan davalı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili ıslahla artırılan bölüm yönünden davanın zamanaşımına uğradığını bildirerek davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece davanın 1.000,00 TL yönünden kabulüne, ıslahla artırılan bölüm yönünden sürücü desteğin kendi kusurlu eylemi ile sonuçlanan olayda, eylem suç teşkil etmediğinden, davada uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacağı, dava tarihi itibariyle 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle ıslahla artırılan bölümü yönelik davanın reddine karar verilmiş,
Davacının temyizi üzerine sayın çoğunluğun “Davanın uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunduğu, ıslah tarihi itibariyle zamanaşımının gerçekleşmediği,” gerekçesini içeren görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun, bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesi “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
Yasanın 109/2 maddesi “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre cezayı gerektirmesi,
b-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Somut olayda, davacılar desteği olan D.. K.. 16.03.2007 tarihinde davalıya ZMSS’li aracı kullanmakta iken gerçekleştirdiği kaza sonucu vefat etmiştir.
Görüldüğü üzere tazminata konu eylem davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 2.maddesinde “1-Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik
tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasından kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı” öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Desteğin “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek” ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer’i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 16.03.2007 tarihinde gerçekleşmiş, ıslah, iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 11.11.2013 tarihinde yapılmıştır. Davalının zamanaşımı def’i üzerine yerel mahkemece ıslah edilen bölüm yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup açıklanan gerekçeler karşısında yerel mahkeme kararının onanması gerekirken bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.
…..
(Karşı Oy)