YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9750
KARAR NO : 2014/17021
KARAR TARİHİ : 27.11.2014
MAHKEMESİ : Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 24/04/2013
NUMARASI : 2012/238-2013/283
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı T.. E.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı Y.. M..’ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcunu karşılayacak haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kendisine ait taşınmazı diğer davalıya sattığını, öne sürerek satış işlemlerine ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı T.. E.. diğer davalıyı tanımadığını, taşınamzı bedelini ödeyerek satın aldığını beyan etmiş, diğer davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı T.. E.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Aynı yasanın 282. maddesi uyarınca iptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılması gerekir. Bunlardan başka kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. Buradaki üçüncü kişiden maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denilir. Borçlu ile işlemde bulunmayan dördüncü kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının isteğine bağlıdır ve bu kişiler yönünden iptal kararı verilebilmesi kötü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bağlıdır. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3.kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeridir.
Somut olayda dava konusu 53 ada 2 sayılı parselin 30.03.2012 tarihinde borçlu davalı Yaşar tarafından 3. kişi konumundaki davalı Tuncay’a satıldığı, onun tarafından da 07.09.2012 tarihinde dava dışı M..A..’e satıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece davacı tarafa 4. kişi konumunda olup taşınmazı elinde bulunduran M..A..’ü davaya dahil edip etmeyeceğinin sorularak davaya dahil edildiği takdirde delillerinin toplanması, 4. kişi hakkında da iptal koşullarının oluştuğu kabul edildiği takdirde yapılan tasarrufun iptali ile davacı tarafa dava konusu taşınmaz üzerinde cebri icra yapma yetkisinin tanınmasına karar verilmesi, 4. kişinin kötü niyetinin kanıtlanamaması halinde ve borçlu ile 3. kişi arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmesi durumunda ise davacının isteği bedele dönüşmekle 3. kişi Tuncay’ın taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri üzerinden ve davacının alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tazminata mahkum gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle davalı T.. E..’un temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı T.. E..’a geri verilmesine 27.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.