YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9435
KARAR NO : 2013/10567
KARAR TARİHİ : 02.07.2013
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin sigorta ettiren olarak annesine ait olan … plakalı aracı 04.05.2004-04.05.2005 tarihlerini kapsayacak şekilde davalı Garanti Sigorta (yeni unvanı Eureko Sigorta) nezdinde kasko sigortası ile sigortalattığını, poliçe bedelinin müvekkilinin hesabından taksitler halinde otomatik olarak çekildiğini, sigorta süresinin bitiminden itibaren annesinin aracı başka sigorta şirketleri nezdinde kasko sigorta poliçesi ile sigortalattığı halde davalının müvekkilinin bilgisi olmaksızın 04.05.2005 sonrası dönemler için de sigorta poliçeleri düzenleyerek 04.09.2007 tarihine kadar toplam 3.436,23 TL’nin müvekkilinin hesabından otomatik olarak sigorta primi çekmiş olduğunu, durumu fark eden müvekkilinin görüşmeleri sonucunda 27.09.2007 tarihinde 546,90 TL’nin hesabına iade edildiğini, 2005 yılından sonra davalı tarafından düzenlenen sigorta sözleşmelerinden haberdar olmadıklarını, poliçelerinin de kendilerine gönderilmediğini ileri sürerek, bakiye 2.889,33 TL’nin ticari temerrüt (reeskont) faizi ile birlikte iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığını, TTK’nun 1268. maddesine göre iki yıllık zamanaşımı süresinden sonra dava açıldığını, davacının 2005 yılından 2007 yılına kadar her ay hesabından para çekildiğini fark etmemiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kaldı ki bu süre içinde aracın müvekkili şirket nezdinde de sigorta teminatında kaldığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının hareketli olan hesabından çekilen meblağdan haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan prim alacağına ilişkindir. TTK’nin 1263.maddesine göre sigorta sözleşmesi hiçbir şekle tabi tutulmamış ise de, sözleşme yapmaya ehil kişilerin karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla sigorta sözleşmesinin kurulacağı kuşkusuzdur. Sözleşmenin yazılı bir belgeye bağlanması ancak ispat açısından önem taşır ve 6100 Sayılı HMK’nın 200.(mülga 1086 Sayılı HUMK 288 md.) maddesinde düzenlenmiş şekilde ispati gerekir. Sigortacının TTK 1265 ve 1267 maddeleri uyarınca imzalı bir sigorta poliçesini belli bir süre içinde sigortalıya vermesi zorunludur. TTK 1265, 1267 ve 1295/1.maddeleri birlikte incelendiğinde, sigorta şirketinin kendileri tarafından imzalanmış bulunan poliçenin bir örneğini sigortalının ikametgâhına götürülerek ona vermek, dilerse bir suretini sigortalıya imzalattırarak almakla yükümlü olduğu görülecektir.
5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun 11/3.maddesinde “ sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından gerek sözleşmenin kurulması, gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehtar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususların yönetmelikte düzenleneceği” öngörülmüş, anılan yasa hükmüne dayanılarak Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan ve 28.10.2007 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Sigorta Sözleşmesinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin 5.maddesinde “Sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünün sigortacı tarafından sigorta ettirene ve sigorta sözleşmesine taraf olmak isteyen kişilere karşı sözlü ve yazılı şekilde yerine getirileceği, bilgilendirmenin yazılı yapılmasının esas olduğu, sigortacının asgari bilgilendirmenin yapıldığını ispatla yükümlü bulunduğu, bilgilendirme yükümlülüğünün sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce başlayacağı ve sözleşmenin geçerli olduğu süre içinde de devam edeceği, sigortacının dürüstlük ilkeleri çerçevesinde davranmak, sigorta ettireni yanıltıcı her türlü hal ve davranıştan kaçınmak zorunda bulunduğu” Yönetmeliğin 7.maddesinde “bilgilendirme yükümlülüğü gereği gibi yerine getirilmemiş, bilgilendirme formu gereği gibi teslim edilmemiş veya bilgiler gerçeğe aykırı düzenlenmiş ise bu hallerden herhangi birinin sigorta ettirenin kararına etkili
Olmuş ise sigorta ettirenin sigorta sözleşmesini feshedebileceği veya uğradığı zararının tazminini de talep edebileceği” Yönetmeliğin 8.maddesinde, “bilgilendirme formu içeriğinden akdedilecek sözleşmeye ilişkin genel uyarılar, sözleşme ile verilen teminatlar, sözleşmeye eklenebilecek özel hükümler… vs bulunacağı” yönetmeliğin 9.maddesinde “bilgilendirme formunun en az 2 nüsha düzenlenerek sigortacı tarafından kaşelenip imzalandıktan sonra 1 nüshasının sözleşmeye taraf olmak isteyen kişiye imza karşılığı verileceği, imzanın sigorta ettirenin sigorta sözleşmesi ve işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğu hususunda aksi ispat edilebilir karine teşkil edebileceği” öngörülmüştür.
Somut olayda, sigorta ettiren sıfatındaki davacı ile davalı … şirketi arasında 04.05.2004-04.05.2005 tarihlerini kapsayan kasko sigorta poliçesi sözleşmesinin karşılıklı irade açıklamalarıyla düzenlendiği hususunda bir uyuşmazlık yoktur. Ancak, davacı anılan poliçenin vadesinin dolması üzerine düzenlenen takip eden yıllara ait poliçelerden haberdar olmadığını, poliçelerin düzenlenmesi için davalıya talimatı olmadığını ileri sürerek, banka hesabından çekildiğini henüz öğrendiği primlerin iadesini istemiştir. Bu durumda ispat külfeti kendisine düşen davalı … şirketinin, uyuşmazlık konusu 04.05.2005 tarihinden sonra düzenlenen sigorta poliçelerinde Sigorta Sözleşmesinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin ilgili maddelerine göre bilgilendirme yükümlülüğüne uyup uymadığına dair delillerini sunması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeye dayanılarak davanın reddi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2.7.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.