Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/9024 E. 2014/9461 K. 11.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/9024
KARAR NO : 2014/9461
KARAR TARİHİ : 11.06.2014

MAHKEMESİ : Bakırköy 6.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.02.2013
NUMARASI : 2010/306-2013/73

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı K. A. A.Ş.vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü

-K A R A R-

Davacı vekili; davalılardan B.. K..’ün sürücüsü, F. Tekstil San. Tic.Ltd. Şti’nin işleteni, A. Sigorta AŞ’nin de ZMMS sigortacısı olduğu minübüsün evlerinin önünde oynamakta olan davacıların çocuğu Ferhat’a kusurlu bir şekilde çarpması sonucunda yaraladığını, halen tedavisinin devam ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 5.000,00 TL. maddi, 25.000,00 TL. manevi tazminatın, (davalı sigorta şirketi maddi tazminattan poliçe limiti dahilinde sorumlu olmak üzere) olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında maddi tazminat istemi sigorta şirketi yönünden 14.219,07 TL, diğer davalılar yönünden ise 50.847,30 TL olmak üzere ıslah edilmiştir.
Davalılar ayrı ayrı davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; maddi tazminat davasının kabulüne davalı sigorta şirketinin 19.06.2002 dava tarihinden diğer davalıların 06.04.2002 olay tarihinden itibaren sorumlu tutulmalarına sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe ile sınırlandırılmasına, 10.000,00 TL manevi tazminatın da haksız fiil tarihinden itibaren gerçek kişi davalılardan yasal faizi ile alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, karar davalı A. A.Ş.vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu kaza 06.04.2002 tarihinde gerçekleşmiş olup, davacı taraf, 27.09.2012 tarihinde ıslah talebinde bulunmuş, davalı vekili süresi içerisinde ıslah talebine karşı zamanaşımı def’ini ileri sürmüş, 2918 sayılı KTK’nun 109/2 nci maddesinde davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş olması ve Ceza Kanunun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı düzenlenmiştir. Meydana gelen kazada olay tarihinde yürürlükte olan mülga 765 sayılı TCK 459/1 maddesi hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davacı tarafından ıslah edilen miktar yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
3-Mahkemece kabul edilen manevi tazminat yönünden 1.320,00 TL. maktu ücreti vekaletin davalılardan alınıp davacılara verilmesine yönelik hüküm kurulmuş ise de davalı zorunlu mali mesuliyet sorumluluk sigortası poliçeye göre manevi tazminattan ötürü bir sorumluluğu bulunmadığı gibi, bu davalı hakkında manevi tazminata hükmedilmediği açıkça belirtilmesine rağmen, diğer davalılar ile birlikte vekalet ücretinden sorumlu tutulması da doğru görülmemiştir.
4-Yargılama sırasında yürürlüğe giren ve 2918 sayılı yasanın 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Yasanın 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, Yasanın geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1.maddesinde, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir.. Karayolları Trafik Kanuna göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur.
Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere göre, 2918 sayılı Yasanın 98.maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk “Sosyal Güvenlik Kurumu’na” geçtiğinden eldeki davada yasal hasımın “Sosyal Güvenlik Kurumu” olması gerekir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle davacı tarafından talep edilen ve mahkemece hükmolunan 3.219,07 TL tedavi giderinden 2918 sayılı Yasanın 98.maddesi kapsamında kalanların ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğuna esas olanların belirlenmesi için uzman doktor bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, 2918 Sayılı Yasanın 98.maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun davaya dahil edilmesi, taraf delillerin toplanması, Sosyal Güvenlik Kurumu yönünden sonucuna göre karar verilmesi, yasa kapsamı dışında kalan giderlerden ise davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulması gerekirken 2918 Sayılı yasanın değişik 98.maddesi hükmünün gözardı edilerek tüm tedavi giderlerinden davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2),(3),(4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı A. A.Ş.vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı A. A.Ş. Yararına BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı A. AŞ’ye geri verilmesine 11.6.2014 gününde Üye E.S.Baydar’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 448.maddesinde “bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı”,
Yasanın 107/1.maddesinde de “davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği,
Yasanın 107/2.maddesinde de “karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianını genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği” düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere “belirsiz alacak davası” yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK ile düzenlenmiş, Türk Hukuk Literatürüne girmiş yeni bir dava çeşididir.
Mülga 1086 sayılı HUMK döneminde kısmi dava olarak açılan eldeki dava, 6100 sayılı yasanın 107.maddesindeki koşulları taşıdığından belirsizlik alacak davası niteliğindedir.
Dosyada, davacının zararının HMK 107/1.maddesi hükmüne göre tam ve kesin olarak belirlendiği aktüer bilirkişi raporu, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra alınmış olup bu halde HMK 448.maddesi hükümleri gereğince davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini artırması mümkündür. HMK 107/2.maddesi gereğince yapılacak bu artırım, bir ıslah olmadığı gibi bu artırım nedeniyle zamanaşımıda söz konusu değildir.
Bu halde davacının kısmi dava olarak açtığı yargılama sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 107.maddesinde öngörülen belirsiz alacak davası niteliğini taşıyan davada, davacının alacağı tam ve kesin olarak 27.12.2011 ve 10.08.2012 günlü bilirkişi raporlarıyla belirlendiğinden davacının raporla belirlenen bu alacağının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan talep ettiği 27.09.2012 günlü dilekçesine (ıslah) istinaden tüm davalılardan tahsiline karar verilmesinde hukuka aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Bu halde davalı A. Sigorta A.Ş’nin ıslahla artırılan bölüm yönünden zamanaşımının gerçekleştiğine ilişkin temyiz itirazının reddine karar verilmesi gerekirken bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile kararın bozulmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.