YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/893
KARAR NO : 2014/4270
KARAR TARİHİ : 24.03.2014
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2012
NUMARASI : 2012/229-2012/524
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkillerin murisi ve desteği Z.. G..’ın davalının işleteni ve trafik sigortacısı olduğu aracın karıştığı trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini belirterek davacı eş ve çocuklar için 140.000,00 TL manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı Has Diyarbakır vekili, olayda davalıların ikametgahı yerine, yetkisiz Ankara Ticaret Mahkemesinde davanın açılması nedeni ile yetki itirazında bulunduklarını, davanın kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olan Ağrı Tutak Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirtip, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı Zurıch sigorta vekili, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalıların tamamı hakkında, haksız fiilin işlendiği yer olan Ağrı Tutak mahkemelerinin ortak yetkiyi taşıyan yer olması nedeni ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş, hüküm; davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava,trafik kazası nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK’nın 9. maddesinin 2. fıkrası; “Davalı birden fazla ise, dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılır. Şu kadar ki, kanunda dava sebebine göre, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme kabul edilmiş ise, davaya o mahkemede bakılır. Ancak davanın sırf davalılardan birini kendi mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı belirtilen veya başka delillerle anlaşılırsa mahkeme onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir” hükmünü içermektedir (6100 sayılı HMK m. 6, 7). Yine aynı Yasa’nın 21. maddesinde ise “Haksız bir fiilden mütevellit dava o fiilin vuku bulduğu mahal mahkemesinde ikame olunabilir” hükmü yer almaktadır (HMK m. 16). Diğer taraftan, 2918 sayılı KTK’nun “Hukuki Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı sekizinci kısmının beşinci bölümünde “Ortak Hükümler” ana başlığı altında “Yetkili Mahkeme” alt başlıklı 110. maddesinde ise; “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” ifadesine yer verilmiştir.
Bilindiği gibi ilke olarak bir davada, davalı sayısı birden fazla ise, dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılabileceği gibi (HUMK’nın m. 9/II.c.1), aynı Kanun’un 21. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Bunların yanında ve öncelikle 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, ihtiyari ve zorunlu sorumluluk sigortası yapan şirketler aleyhine de işleten ve sürücü ile birlikte açılması halinde hem bu kanun hemde HUMK’nın 9. maddesi uyarınca bu davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. KTK’nın 110. madde son cümlesinde yer alan kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de, dava açılabileceği kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan bir seçimlik haktır. HMK’nin haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde de esasen HMK’nin 7/I-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki sözkonusu değildir. Bir dava için birden fazla ( genel ve özel ) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
Somut olayda, işleten ve kazaya karışan aracın trafik sigortası’na yöneltilen davada, dava davalılardan sigorta şirketinin acentasının bulunduğu yerde açılmış olması bakımından yetki itirazının reddiyle işin esasına girilerek tarafların iddia ve savunmalarıyla delillerinin toplanması sonucu varılacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 24.03.2014 gününde üye E.S.B.’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davalıların, işleteni ve İMSS sigortacısı olduğu 34 YJG 21 plakalı aracın Tutak ilçesinde geçirdiği kaza sonucu araçta yolcu olarak bulunan Z.. G..’ın vefatı nedeniyle davacılar tarafından davalılar aleyhinde Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde manevi tazminat davası açılmış,
Davalı işleten vekili süresinde, haksız fiilin gerçekleştiği Tutak Mahkemeleri’nin yetkili oluduğunu bildirerek yetki itirazında bulunmuş,
Diğer davalı vekili davanın reddini savunmuş,
Mahkemece; 6100 sayılı HMK 7/1 maddesinde yetkili kılınan haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesi olan Tutak Asliye Hukuk Mahkemesinin ortak ve kesin yetkili mahkeme olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş,
Davacılar vekilinin temyizi üzerine sayın çoğunluğun “HMK 7/1 maddesinde getirilen yetki kuralınının kesin yetki olmadığı, davanın açıldığı Ankara Mahkemesi’nin davalı İMSS’nin bölge müdürlüğünün bulunduğu yer olması itibariyle uyuşmazlıkta yetkili olduğu” görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun HMK 7/1 maddesinde öngörülen yetki kuralının kesin yetki olmadığına ilişkin görüşüne katılamıyorum.
Dava 6100 sayılı HMK yürürlüğünden sonra 09.05.2012 tarihinde açılmıştır.
6100 sayılı HMK’daki yetki kuralları ve niteliğinin değerlendirilmesinden önce mülga 1086 sayılı HUMK ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunundaki yetki kuralları ve niteliğinin gözden geçirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Motorlu aracın neden olduğu kazalardan doğan hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, davalının yerleşim yeri (HUMK 9, KTK 110/2), haksız fiilin vuku bulduğu yer (HUMK 21, KTK 110/2), sigortacının merkez veya şubesi veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer (KTK 110/2) mahkemesinde açılabileceği düzenlenmiştir. Seçimlik hak davacıya aittir.
Birden fazla sorumlunun bulunduğu davalarda ise davanın ortak yetkili mahkeme olan haksız eylemin gerçekleştiği yer mahkemesinde açılması gerektiği HUMK 9/2 maddesinde düzenlendiği gibi bir kısım Yargıtay kararlarında da (YHGK. 24.2.1984 gün 1981/11-772 esas, 1984/153 karar, Y.4.HD’nin 23.9.2003 gün 2003/8610 esas, 2003/10502 karar, Y.4.HD 15.7.2004 gün 2004/8738 esas, 2004/9550 karar) vurgulanmıştır.
Davalıların birden fazla olması durumunda davanın ortak yetkili mahkemede açılması gerektiğine ilişkin HUMK 9/2 maddesinde öngörülen kuralın uygulanabilmesi elbetteki tarafların süresinde yetki itirazında bulunmalarına bağlıdır.
Birden fazla davalının olduğu ve davalılardan yalnız birisinin yerleşim yerinde açılan davada diğer davalıların yerleşim yeri nedenine dayalı haklı yetki itirazları karşısında HUMK 9/2 maddesi gereğince haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesi ortak yetkili mahkemedir.
Mülga 1086 sayılı HUMK 9/2 maddesinde düzenlenen ortak yetkili mahkemenin yetkisi kesin yetki olarak düzenlenmediğinden bu konuda uygulamada karşılaşılan ve yukarıda değinilen bazı Yargıtay kararlarına da konu edilen sakıncaların giderilmesi için 6100 sayılı HMK 7/1 maddesi ile getirilen yeni düzenleme ile ortak yetkili mahkemenin yetkisi artık kesin yetki olarak düzenlenmiştir.
Diğer taraftan birden fazla davalının olduğu haksız fiile dayalı davalarda, haksız fiilin vuku bulduğu yerin kesin yetkisi nedeniyle davalıların yerleşim yer mahkemeleri yetkili olmaktan çıkarılarak davalılar yönünden yetkili mahkeme daraltılmış ise de 6100 sayılı HMK 16 maddesinde getirilen yeni düzenleme ile davacıya haksız fiilden doğan davalarda haksız fiilin işlendiği yerin yanısıra zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer veya zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili kılınmak suretiyle yeni alternatifler getirilmiş, haksız fiil mağdurunun yetkili mahkeme yönünden adalete erişimi daha da kolaylaştırılmıştır.
6100 sayılı HMK 7/1 maddesinde “davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde davanın açılabileceği; Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemenin belirtilmiş olması durumunda davaya o yer mahkemesinde bakılacağı” öngörülmüştür.
Yasalarda kesin yetki olduğu anlaşılan hallerde başka yer mahkemesinde dava açılması mümkün değildir.
Yetkinin kesin olduğu bazen yasa metninde açıkça ifade edilmekte, bazende maddenin düzenleme şeklinden anlaşılabilmektedir.
HMK 7/1 maddesindeki “… Davaya ancak o yer mahkemesinde bakılır” şeklindeki mutlak ifadeden, yetkinin kesin yetki olduğu sonucu çıkmaktadır.
HMK 7/1 maddesinin hükümet gerekçesinde de (madde 12) öngörülen yetki kuralının kesin yetki kuralı olduğu vurgulanmıştır.
Ortak yetkili mahkemenin yetkisi, hükmün gerekçesinde de ifade edildiği üzere kesin yetkidir. (Ejder Yılmaz HMK sayfa 120)
Somut uyuşmazlıkta davacıların yerleşim yerleri Iğdır, İstanbul, Gaziantep ve Antalya, davalılardan işletenin yerleşim yeri Diyarbakır sigorta şirketinin yerleşim yeri İstanbul olup poliçe İstanbul’da düzenlenmiş davaya konu trafik kazası da Ağrı-Tutak’da gerçekleşmiştir.
Tutak Asliye Hukuk Mahkemesi haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesi olarak tüm davalılar yönünden ortak yetkiyi taşıyan mahkeme olup, yerel mahkemenin HMK 7/1 maddesinde öngörülen yetki kuralının kesin olması nedeniyle yetkisizlik kararı vermesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığından yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken, 2918 sayılı yasanın 110.maddesinde sayılmayan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkisini TC Anayasası’nın 142 maddesine aykırı yorumla kabul ederek yerel mahkeme kararını bozan sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.