Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/8176 E. 2014/13901 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8176
KARAR NO : 2014/13901
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

MAHKEMESİ : İzmir(Kapatılan) 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/02/2013
NUMARASI : 2012/511-2013/59

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 21.10.2014 Salı günü davacı ve davalı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın meydana gelen kazada ağır hasar gördüğünü, hasar bedelinin sigortalıya ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 65.000 TL. tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kazanın sürücünün alkollü olması nedeniyle meydana geldiğini, hasarın kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK.1409 maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5.maddesinde “Teminat dışı kalan zararlar” kenar başlığı altında; taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir.(Bkz.YHGK. 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840 sayılı ilamı, 19.4.2000 gün ve 2000/11-806-801 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-273 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-73 sayılı ilamı, Y.11.HD.nin 23.2.2004 gün ve 2004/7094-1654 sayılı ilamı)
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının adli rapora göre kaza saatinden 2 saat 10 dakika sonra alkol ölçümü yapıldığını, 0.34 promil alkollü olduğunu kaza saati itibariyle alkol oranının 0.66 olduğunu ve kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiğini belirtmiş, kazaya karışan araçların kusur oranları hususunda herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Bu hali ile rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Dava konusu kazaya ilişkin olarak düzenlenen trafik kazası tespit tutanağında davacı sürücünün kavşakta geçiş önceliğine uymaması nedeniyle asli kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer araç sürücüsünün ise kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Sürücünün alkol oranının belli bir değeri aşması rizikonun tek başına teminat dışı kalmasına neden olmayıp, kazanın salt sürücünün aldığı alkolün etkisi ile meydana gelmiş olması, kazaya karışan diğer araç sürücülerinin kusuru gibi başka unsurların etkili olmaması gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise kusur değerlendirmesi yapılmadan davacı sürücünün münhasıran alkolün etkisi ile kaza yaptığı belirtilmiş ise de kaza tespit tutanağında diğer araç sürücüsüne de kusur verilmiş olmakla olay kusur olgusuna dayanıp dayanmadığının değerlendirilmesi gerekir.Kazanın meydana gelmesinde sürücünün alkollü olmasının etkili olması hali ile kazanın salt sürücünün aldığı alkolün etkisi ile meydana gelmesi hali ayrı hususlardır.
Açıklanan nedenlerle mahkemece her ne kadar alkolün oranı sonuca doğrudan doğruya etkili değil ise de öncelikle
davacı sürücünün alkol ölçüm saatinin belirlenmesi için davacı sürücüye ait alkolmetre çıktısının getirilerek aralarında iki nöroloji uzmanı ve trafik kazaları ve kusur konusunda uzmanın bulunduğu bilirkişi heyetine birlikte inceleme yaptırılıp, olayın oluş şekli,alkol ölçümü,kaza tespit tutanağına göre diğer araç sürücüsünün de kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğu belirtildiğinden diğer araç sürücünün kusurunun bulunup bulunmadığı, başkaca unsurların kazaya etken olup olmadığı değerlendirilip, rizikonun sadece alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.