Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/8155 E. 2014/7368 K. 08.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8155
KARAR NO : 2014/7368
KARAR TARİHİ : 08.05.2014

MAHKEMESİ : Sincan 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 21/03/2013
NUMARASI : 2011/80-2013/83

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın müvekkilleri desteği Yusuf’a çarpması sonucu vefatına neden olduğunu belirterek fazlaya dair haklarını saklı tutarak destekten yoksun kalma neden ile davacılar Nurhayat, Eda Nur ve Musa için ayrı ayrı 100,00.-TL olmak üzere toplam 300,00.-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, ayrıca Nurhayat için 15.000,00.-TL, çocukların her biri için 10.000,00.-TL olmak üzere toplam 65.000,00.-TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesiyle arttırmıştır.
Davalı …..Sigorta A.Ş. vekili, kusur oranında, gerçek zarardan, poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı R.. Ç.. ve H.. A.. vekili, meydana gelen kazada kusurun müteveffada olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı sürücünün % 25 kusurlu olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacı N.. Ç.. yönünden maddi tazminata ilişkin talebin reddine, davacı Musa ve Eda Nur için toplam 2.587,69.-TL maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden dava diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, ayrıca Musa ve Eda Nur için ayrı ayrı 4.000,00.-TL, Hatice ve Nurcan için ayrı ayrı 2.200,00.-TL, İbrahim için 3.000,00.-TL olmak üzüre toplam 15.400,00.-TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava, Borçlar Kanunu’nun 45. (6098 sayılı TBK m. 53) ve 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK’nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı Borçlar Kanununun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup “ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 412 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi; “BK’nın 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür”.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse, devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı kişi, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, bakılanın ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir.
Destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin bu temel açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, Yusuf’un desteğinden yoksun kaldığı iddiasıyla boşandığı eşi N.. Ç.. davacı olarak destek tazminatı talep etmiş, mahkemece destek Yusuf ve Nurhayat’ın yerleşim yerlerinin Adres Kayıt Sisteminde farklı olması ve tanık beyanlarını değerlendirerek talebin Nurhayat yönünden reddine karar verilmiştir. Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi BK’nin 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutması nedeni ile davacı ile müteveffatının hukuki olarak adres kayıt sisteminde farklı yerleşim yerlerinde kayıtlı olmaları eylemli ilişkinin bulunmadığını ortaya koymaya yetmediği gibi dinlenen iki davacı tanığı, davacı ile aynı binada oturmakta olduklarını ve müteveffa ile davacının birlekte yaşadıklarını, sadece yaptığı iş nedeni ile dönem dönem gelip gittiğini beyan etmişlerdir.
Bu bakımdan mahkemece, uzun süredir davacı ile aynı binada yaşadıklarını ifade eden tanıkların beyanlarının aksi yönünde her hangi bir delil bulunmaması dikkate alınarak davacı Nurhayat yönünden destek zararının bulunup bulunmağının belirlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 08.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.