Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/7864 E. 2014/15061 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7864
KARAR NO : 2014/15061
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/02/2013
NUMARASI : 2010/288-2013/65

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu R.. N..’ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı aracı 19.9.2007 tarihinde davalı A.. G..’a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiş;9.2.2009 tarihli dilekçesi ile dava konusu aracın davalı Ahmet tarafından da davalı M.. G..’a satıldığını belirterek Mehmet’in davaya dahil edilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu savunma yapmamıştır.
Davalılar Ahmet ve M.. G.. vekili,müvekkili Ahmet’in satışla ilgilisi bulunmadığını, dava konusu aracı müvekkili Mehmet’in borçludan değil dava dışı F.. G..’den 19.9.2007 tarihinde rayiç bedelle aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre,dava konusu aracın davalı borçlu tarafından icra takibinden önce 31.8.2007 tarihinde dava dışı F.. G..’ye, onun tarafından da yine takipten önce 19.9.2007 tarihinde kasko değeri üzerinden davalı M.. G..’a satıldığı, davalı Mehmet’in kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması nedeniyle tasarrufun iptali yönünden dava şart ve unsurları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda,dava konusu araç 31.8.2007 tarihinde dava dışı F.. G..’ye onun tarafından da 19.9.2007 tarihinde dahili davalı M.. G..’a satılmıştır. Borçlu ile lehine tasarruf yapılan 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan öncelikle İİK 282 madde gereğince Faruk Gülle’ye dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, bildireceği delillerin toplanması, 31.8.2007 tarihli tasarrufun İİK 277, 278, 279, 280, 283/2.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, 19.9.2007 tarihli tasarruf yönünden ise İİK 280.madde gereğince iptal koşulları yönünden delillerin değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; dava konusu tasarrufun tarafı olmayan davalı A.. G.. hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken hükümde bu konuda açıklık bulunmaması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, aşağıda dökümü yazılı 0,90 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 4.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.