YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/7638
KARAR NO : 2014/13957
KARAR TARİHİ : 23.10.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/02/2013
NUMARASI : 2011/6-2013/30
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 01.07.2014 Salı günü davacı vekili Av. M.. Ö.. vekili Av. H.. E.. ile davalı A. İnş. Pet. Tur. Taş San. ve Tic. Ltd. Şti vekili Av. S.. Y.. ve davalı K.. T.. vekili Av. M.. Ö.. geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu K.. T.. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazlarını diğer davalıya satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalılar alacağın gerçek olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, alacağın gerçek bir alacak olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilitarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Bu tür davaların görülebilirlik şartlarından birisi alacağın varlığı diğer söyleyişle tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması, bir diğeri de alacağın aciz vesikasına bağlanmış olmasıdır. Bu özelliği nedeniyle aciz nedenine dayalı tasarrufun iptali davasında davalı 3.kişi aciz belgesine dayanan alacağın gerçekte olmadığını iddia ve ispat edebilir. Çünkü dava şartlarından birisi de tasarrufta bulunan kişinin borçlu olması gereğidir. Eğer tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmelidir. Bu nedenledir ki 3.kişi davalının borcun gerçek olmadığı iddiası ve muvazaanın varlığı yönündeki savunmasının mahkemece incelenmesi gerekir.
Somut olayda, davacı alacaklı 10.11.2010 tanzim, 10.12.2010 vade tarihli bonoya dayanarak borçlu davalı K.. T.. hakkında icra takibine başlamış, takip itiraz edilmeksizin kesinleşmiş ve 09.02.2012 tarihinde borçlu hakkında kesin aciz vesikası alınmıştır. Yargılama sırasında davalılar davacının alacağının gerçek bir alacak olmadığını, davacının yüksek miktarda borç verebilecek işi olmadığını, alacaklı ile borçlu arasında yüksek miktarda borçlanmayı gerektirecek iş ilişkisi bulunmadığını, davacının daha önceki alacağını tahsil edemeden yeniden aynı kişiye borç para vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, alacağın kumar alacağı olduğunu savunmuşlardır. Mahkemece ödenmeyen borcun varlığına rağmen tekrar borç verilmesi, borcun gerçek bir borç olmayıp, en azından bir eksik borç olduğu sonucuna ulaşılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı alacaklı tarafından yapılan takibin itiraza uğramadan kesinleşmiş olması, davalı borçlu hakkında kesin aciz vesikası alınması, bir kişinin alacağını tahsil etmeden aynı kişiye yeniden borç verilmesinin olağan olmamasının tek başına alacağın, gerçek bir alacak olmadığının kanıtı sayılamayacağı gibi alacaklı davacı aleyhinde menfi tespit davası açılmadığı gibi her hangi bir suç duyurusunda da bulunulmamıştır. Bu durumda mahkemece alacağın gerçek alacak olduğunun kabulü ile işin esasına girilmek suretiyle toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ:Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille
temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 23.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.