Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/5804 E. 2014/6184 K. 21.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5804
KARAR NO : 2014/6184
KARAR TARİHİ : 21.04.2014

MAHKEMESİ : Çivril Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2009/459-2012/472

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili, davalılar A.. K.., Y.. K.. ve S.. G.. vekili, davalı B.. A.. vekili ve davalı R.. P.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, müvekkilinin maliki ve sürücüsü olduğu araç ile davalılardan Ahmet’in sürücüsü, Seydi Ali’nin maliki, M. Genel Sigorta A.Ş’nin trafik sigortacısı olduğu araç ve davalılardan Yasin’in sürücüsü, Reyhan’ın maliki B.Sigorta A.Ş’nin trafik sigortacısı olduğu araçların karıştığı 18/09/2004 tarihli kazada müvekkillerinin eşi/annesi H. D.’in vefat ettiğini, kazada davalı Ahmet’in 6/8, davalı Yasin’in 2/8 oranında kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketlerinin bir kısım ödeme yaptığını ileri sürerek, şimdilik 10.500,00 TL araç hasarının, her bir davacı için ayrı ayrı 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, 11.04.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle destek tazminatı talebini Tuncer için 175.057 TL’ye, Selma için 39.980 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı M. Genel Sigorta A.Ş vekili, trafik sigortası kapsamında ölüm halinde kişi başına 30.000 TL teminat limitinin (Tuncer için 25.570,33 TL, Selma icin 4.427,67 TL) 26.01.2006 tarihinde, hasara ilişkin poliçe teminatı olan 2.750 TL hasar bedelinin 02.11.2004 tarihinde davadan önce davacıya ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı B.Sigorta A.Ş vekili, trafik sigortası kapsamında ölüm halinde kişi başına 30.000 TL teminat limiti olduğunu, davacı Tuncer’e 17.548 TL, davacı Selma’ya 2.870 TL olmak üzere toplam 20.418 TL destek tazminatının 14.10.2005 tarihinde davadan önce ödendiğini ve ibraname alındığını, davanın ve ıslah talebinin zamanaşımı süresinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalılar A.. K.. ve Y.. K.. vekili, davacıların maddi zararlarının karşılandığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Davalı S.. G.., davanın reddini istemiştir.
Davalı R.. P.. vekili, davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı Ahmet’in 6/8, davalı Yasin 2/8 oranında kusurlu olduğu, davacının kusurunun bulunmadığı, davalı M. Genel Sigorta A.Ş. tarafından toplam 30.000.00 TL, diğer davalı B.Sigorta A.Ş. tarafından toplam 20.418,00 TL destek tazminatının davadan önce davacılara ödendiği gerekçesiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı Tuncer için 175.057,00 TL, davacı Selma için 39.980,00 TL olmak üzere toplam 215.037,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının (161.277,75 TL’sinden davalılar Ahmet ve Seydi Ali, 53.759,25 TL’sinden davalılar Reyhan ve Yasin ile poliçe limiti dahilinde 9.582,00 TL’sinden davalı B.Sigorta A.Ş sorumlu olmak üzere) davalılar Ahmet, Seydi Ali, Yasin, Reyhan ve B.Sigorta A.Ş’den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline, B.Sigorta A.Ş ve M. Genel Sigorta A.Ş’nin yaptığı ödemeler yönünden karar verilmesine yer olmadığına, 7.000 TL araç bedelinin (5.250 TL’sinden davalılar Ahmet ve Seydi Ali, 1.750 TL’sinden davalılar Yasin, Reyhan ve B. Sigorta A.Ş, 2.750 TL sinden M. Genel Sigorta A.Ş sorumlu olmak üzere) davalılar Ahmet, Seydi Ali, Yasin, Reyhan, B.. A.. ve M. G.. A..’den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm davacılar vekili, davalılar A.. K.., Y.. K.. ve S.. G.. vekili, davalı B.. A.. vekili ve davalı R.. P.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar A.. K.. ve S.. G.. vekilinin tüm, davalı Y.. K.., davalı R.. P.. ve davalı Batı Sigorta A.Ş. vekilinin aşağıdaki (2) nolu bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Dava, trafik kazasında vefat eden yolcunun desteğinden mahrum kalma tazminatı ve araç hasarı tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece makine mühendisinden alınan bilirkişi raporuna göre kazada davalı sürücü A.. K..’ın 6/8, davalı sürücü Y.. K..’un 2/8 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de, Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 28.05.2009 tarihli 2009/131 E. 2009/222 K.sayılı kararında da yine sanıklar A.. K.. ve Y.. K..’un kusurlu bulunmalarına göre taksirle bir kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği halde, bu kararın Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 09/02/2012 tarihli 2011/11207 E. 2012/2560 K. sayılı ilamıyla sanık A.. K.. yönünden onandığı, ancak sanık Y.. K.. yönünden “Tanıklar E. K., H. K., F. A.’in beyanları, kaza tespit tutanağı ile araçlardaki hasar durumları birlikte değerlendirildiğinde; sanık A.. K..’ın yönetimindeki .. plakalı kamyon ile D. yönünden Ç. yönüne orta refüjle bölünmüş yolun sağ şeridinde seyrederken olay yerindeki kavşağa geldiğinde sol şeritten aynı yöne seyreden sanık Y.. K.. yönetimindeki … plakalı kamyonetin geçişini beklemeden orta refüj aralığından sola dönüşe geçmesi neticesinde kamyonetin sağ önü ile kamyonun sol arka sinyal lambası kısmından çarpıştığı, olayın birinci bölümünün bu şekilde sonlandığı olay yeri krokisinde bu çarpışmadan mütevellit sanık A.. K..’ın aracının savrulduğuna dair bir bilgi ve bulgu bulunmadığı gibi aksine yukarıda adı geçen tanık anlatımlarına göre de sanığın durmayıp yoluna devam ettiği ve ısrarlı bir şekilde benzin istasyonuna dönmeye çalıştığı ve bu sırada karşı yol bölümüne girerek normal seyir yolunun sağ şeridinden seyreden T.. D.. idaresindeki otomobile çarparak otomobilde bulunan
H. D.’in ölümüne neden olduğu olayda, sanık Y.. K..’un eylemi ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığından beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı bozulmasına” karar verildiği anlaşılmıştır.BK.53.maddesinde; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre, hukuk hakimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir. Ancak; aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak yapılan maddi olgular ile bağlıdır.
Bu ilkeler ışığında, mahkemece yapılacak iş; ceza dosyası getirtildikten sonra, ceza yargılaması ve iş bu davadaki tanık beyanları ve diğer deliller ile Yargıtay 12. Ceza Dairesinin yukarıda açıklanan kararı da gözetilerek, davalı sürücü Yasin’in eyleminin desteğin vefatıyla ve araç hasarı ile illiyet bağı bulunup bulunmadığının tespiti için İTÜ ya da Karayolları Fen Heyeti gibi kuruluşlardan seçilecek bilirkişi kurulundan ayrıntılı, gerekçeli, denetime müsait kusur raporu alınarak davalılar Y.. K.., R.. P.. ve B.Sigorta A.Ş.’nin hukuki durumlarının tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Kabule göre,
Davacılar vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde;
A-Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde maddi tazminat tutarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiş olup, davacıların desteğinin yolcu olup olayda kusurunun bulunmadığı, buna göre zarara sebebiyet verenlerin BK.nun 50, 51.maddeleri gereğince zarardan müteselsil sorumluluk esaslarına göre sorumlu olacakları açıktır.
Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, BK.nun 141. 142. Maddesine göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik kazası nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. BK.nun 146.maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur.
Davacının davasını teselsül hükümlerine göre açmasına, zararın tamamının davalılardan tahsilini talep etmesine, müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her birinin borcun tamamından sorumlu olmasına göre, davalıların tazminatın tamamından sorumlu olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde tazminatın kusura göre paylaştırılarak hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
b) Davalı R.. P.. yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesine göre trafikte kayıtlı motorlu araçların noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirleri geçersizdir.
2918 sayılı KTK.nun, değişik 20/d madde hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştirilen devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi, idari bir tasarruf olup yaptırılmaması ayrı bir yaptırıma tabidir ve mülkiyetin devri için kurucu bir nitelik taşımaz. Bunun bir sonucu olarak da trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte bu karine kesin değildir. Aracı, noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi aracın maliki sayılır. Somut olayda davalı R. (Makinist) P.’nın hasara neden olan .. plakalı aracı noterce düzenlenen 18.09.2003 tarihli satış sözleşmesi ile kazadan önce V. B. isimli dava dışı kişiye sattığı anlaşılmıştır. Buna göre davanın davalı Reyhan yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
c)Davalı B.Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazları incelendiğinde,
2918 sayılı KTK.nun 109/1.maddesinde “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer vermiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır: Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Somut olayda, trafik kazası 18.09.2004 tarihinde meydana gelmiş, ıslah dilekçesi ise 11.04.2012 tarihinde verilmiştir. Islah dilekçesi davalı B.Sigorta A.Ş. vekiline 14.05.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, anılan davalı vekili 18.05.2012 tarihinde verdiği dilekçesiyle ıslah edilen miktara karşı süresi içinde zamanaşımı def’i bulunmuştur. Kısmi davada, zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için kesildiğinden ve geriye kalan meblağ için işlemeye devam ettiğinden, ıslahla arttırılacak miktar için de zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Davaya konu trafik kazası sonucunda bir kişi ölmüş olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nun 102/4 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 5 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmuştur. Hal böyle iken, ıslahla arttırılan kısma ilişkin zamanaşımı def’inde bulunan davalı B. Sigorta A.Ş. yönünden mahkemece ıslahla artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Yine, davalı B.Sigorta A.Ş. kazaya neden olan araçlardan birinin trafik sigortacısıdır. 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları`nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Bu hale göre anılan sigorta şirketinin davacıya kısmi ödeme yaptığı anlaşıldığından 14.10.2005 ödeme tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilerek, faizin bu tarihten itibaren işletilmesi gerekirken bu davalı yönünden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi olması isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar A.. K.. ve S.. G.. vekilinin tüm, davacılar vekili, davalı Y.. K.. vekili, davalı R.. P.. vekili ve davalı B. Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı Y.. K.., davalı R.. P.. ve davalı B. Sigorta A.Ş. yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 5.165,15 TL kalan harcın temyiz eden davalılar A.. K.. ve S.. G..’dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalılar R.. P.. ve B. Sigorta A.Ş.’ye geri verilmesine 21.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.