Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/5780 E. 2014/18433 K. 15.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5780
KARAR NO : 2014/18433
KARAR TARİHİ : 15.12.2014

MAHKEMESİ : … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı borçlu ve 4.kişi … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu hakkında takip başlattıklarını, bu sırada dava konusu taşınmazın borçlu tarafından …’a satıdığı ounun tarafından da davalı…’a devredildiği, yapılan işlemlerine mal kaçırma amacı ile yapıldığından devir ve tescil işlemlerinin iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlu vekili, satışın 2003 yılında yapıldığı ve davanın 7 yıldan sonra açıldığından hak düşürücü süreden reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı …, davalı borçlu ve diğer tarafları tanımadığını, taşınmazı dava dışı emlakçılık yapan şahıstan satın aldığını belirtmiştir.
Davalı … ise, taşınmazı kıdem tazminatı ve bireysel kredi kullanarak satın aldığını davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, borcun doğumundan sonra kısa aralıklarla ve düşük bedel ile yapılan satışların mal kaçırma amacı ile yapıldığının anlaşıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı borçlu ve dördüncü kişi … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava BK’nun 18.(19.)maddesi gereğince danışıklılık iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davaları ile BK’nun 18(19)maddesine dayalı olarak açılan danışık (muvazaa) davaları bir benzerlik görülmekte ise de amaç ve hukuki nitelik olarak biribirinden farklıdır. İptal davaları, borçlunun üçüncü kişi ile geçerli olarak yaptığı bazı tasarruf işlemlerinin alacaklı yönünden hükümsüz sayılması için açılırken, danışık davaları, borçlunun
yaptığı tasarrufun gerçekte hiç yapılmamış olduğunun tesbitini amaçlar. Bu nedenle her iki dava arasındaki en önemli fark, iptal davası geçerli işlemlere karşı açılmasına karşın, danışık dava aldatıcı geçerli olmayan işlemlere karşı açılır. Öte yandan, iptal davaları ayni bir sonuç doğurmayan kişisel davalar olup sabit olduğu takdirde davacı alacaklının alacak ve eklentileri ile sınırlı olarak tasurruf işlemi iptal edilirken, danışık davaları ayni nitelikte olup sözleşmenin geçersizliği tesbit edilir ve gerekirse dava konusu taşınmaz ise tapunun iptaline karar verilir.
Bu nedenlerle danışıklığa dayalı olarak açılan davanın kabulü için, borçlu ve üçüncü kişi arasındaki işlem gibi üçüncü kişi ve sonrasındaki kişilerinde kötü niyetli ve işlemin danışıklı olması gerekir.
Somut olayda dosya içeriğindeki bilgilerden, davalı … dördüncü kişi olarak kötü niyetli ve mal kaçırma amacı ile işlemin yapıldığını bildiği yönünde somut bir delil ve ispat olmadığı gibi taşınmaz için çektiği anlaşılan kredi miktarına göre taşınamzın gerçek değeri ile alış bedeli arasında fahiş bir farkta bulunmamaktadır.
Davalı … yönünden danışıklılık iddiası ispat edilemediğinden, bu şahıs yönünden işlem geçerli olup, davanın bir bütün olarak ispat edilemediğinin kabulü ile davanın reddi gerekirken aksi düşüncelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı borçlu ve …’un temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar … ve …’e geri verilmesine 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.