Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/5303 E. 2013/9202 K. 17.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5303
KARAR NO : 2013/9202
KARAR TARİHİ : 17.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkillerinin murisi … ‘ın sürücüsü olduğu ve davalı … Japan Sigortaya ZMSS poliçesi ile sigortalı araç nedeniyle meydana gelen kazada murisin vefat ettiğini belirterek, eş için 7.000 TL ve 3 çocuğu için 1.000’er TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Japan Sigorta vekili, davacıların gerçek zararının tespit edilmesi gerektiğini, dava açma hakkının zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; toplanan delillere göre, meydana gelen kazada davacılar murisinin tam kusurlu olduğu, kaza nedeniyle açılmış bir ceza davası bulunmadığından davanın KTK.109.maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davanın açıldığı tarih itibariyle kaza tarihinden itibaren 2 yıllık sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918 s. KTK.nin 109. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmü getirilmiştir. Dava açma hakkı ceza zamanaşımı süresine tabi olup, 8 yıldır davaya konu kaza 05.06.2006 tarihinde gerçekleşmiş ve dava 16.08.2012 tarihinde açılmış olmakla ceza zamanaşımı süresi henüz dolmamıştır. Mahkemece esasa girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göe davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.6.2013 gününde Üye …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

Davacıların desteği … ‘nin 5.6.2006 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması ve vefat etmesi üzerine davacı tarafından aracın ZMSS’i olan davalı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece “sürücü desteğin kendi kusurlu eylemi ile sonuçlanan olayda açılmış bir ceza davası bulunmadığından, davada uzamış ceza zamanaşamı uygulanamayacağından, dava tarihi itibariyle 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı gerçekleştiğinden” davanın redine karar verilmiş,
Davacının temyizi üzerine sayın çoğunluğun “Davanın uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunduğu, dava tarihi itibariyle zamanaşımının gerçekleşmediği” doğrultusunda yerel mahkeme bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun, davanın uzamış zamanaşımına tabi bulunduğuna yönelik bozma gerekçesine katılamıyorum.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesinde “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
Yasanın 109/2 maddesinde de “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre cezayı gerektirmesi,
B-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Somut olayda, davacıların desteği olan …, 5.6.2006 tarihinde davalıya ZMSS’li aracı kullanmakta iken %100 kusuru ile gerçekleştirdiği kaza sonucu vefat etmiştir.
Görüldüğü üzere tazminata konu eylem davacının desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 2.maddesinde “1-kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı, kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-idarenin düzenleyice işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde yorumlanamayayacağı” öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Desteğin “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek” ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer’i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 5.6.2006 tarihinde gerçekleşmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 16.8.2012 tarihinde açılmıştır. Davalının zamanaşımı def’i yerinde olup açıklanan gerekçeye göre davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar veren yerel mahkeme kararının onanması gerekirken, davayı uzamış (ceza) zamanaşımına tabi kılan ve bu nedenle yerel mahkeme kararını bozan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine karşıyım.


(Karşı Oy)