Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/5225 E. 2014/5035 K. 03.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5225
KARAR NO : 2014/5035
KARAR TARİHİ : 03.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/05/2012
NUMARASI : 2009/386-2012/212

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı M.. A.. ve H.. K.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalıların işleten, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın müvekkilleri desteği D.C.’e çarpması sonucu vefatına neden olduğunu belirterek destekten yoksun kalma neden ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak davacı eş için 10.000,00.-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, ayrıca eş için 25.000,00.-TL, çocukların her biri için ayrı ayrı 15.000,00.-TL olmak üzere toplam 70.000,00.-TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı A.. A… vekili, kusur oranında, gerçek zarardan, poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı H.. K.. vekili, müvekkilinin kazada kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı sürücünün %25 kusurlu olduğu kabul edilerek, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile destekten yoksun kalma nedeni ile eş için 9.820,72.-TL maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden dava tarihinden poliçe limiti ile sınırlı olarak, diğer davalılar yönünden olay tarihinden, ayrıca davacılar için ayrı ayrı 5.000,00.-TL olmak üzüre toplam 20.000,00.-TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı M.. A.. ve H.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve özellikle manevi tazminat talebi ile ilgili olarak hüküm kurulurken olayın meydana geliş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olay nedeniyle duyulan acı ve elemin derecesi ve BK’nın 47. maddesindeki (6098 sayılı TBK m. 56) özel haller dikkate alınmış bulunduğuna göre, davalı H.. K.. vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava davacılar murisinin ölümü nedeni ile Borçlar Kanunu’nun 45. maddesi (6098 sayılı TBK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı ve BK m. 47 (6098 sayılı TBK m. 56) manevi tazminat istemine ilişkindir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında vefat edenin gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemini olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu Dairemiz ve Yargıtay’ın yerleşik uygulaması ile benimsenmiştir. Destekten yoksun kalma nedeniyle tazminatın hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararının asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 69 yaşında olan müteveffanın geliri hesaplanırken tanık beyanı dikkate alınarak aylık 600,00.-TL geliri olduğu değerlendirilerek bu miktar üzerinden tazminat hesabı yapılmış ise de, sözkonusu gelire ilişkin işvereni olduğunu iddia edilen tanığın kendi beyanından da anlaşılacağı üzere objektif üçüncü kişileri bağlayıcı nitelikte her hangi bir resmi kayıt veya ispata yarar delilin olmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Böyle bir davada gerçek zararın belirlenmesi için, desteğin gelirinin daha net ve ispata yarar somut delilerle ortaya konulması gerekmektedir.
Bu bakımdan müteveffanın gelirinin somut ve ispata yarar delillerle subuta ermediği dikkate alınarak ve desteğin yaşının da 69 olmasına göre pasif dönemde Asgari Geçim İndirimsiz asgari ücret düzeyinde gelir sağladığının kabul edilerek buna göre ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1982 Anayasasının 36. maddesi ve HUMK’nın 73. maddesi (6100 sayılı HMK m. 27) uyarınca çek açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez.
Değinilen işlemleri yanında tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.
Somut olayda, dava dilekçesi davalı M.. A..’e dava dilekçesi 35. maddeye göre tebliğ edilmiş ise de, muhatabın adreste bulunmama sebebi araştırılmamış, muhatabın geçici olarak mı sürekli mi adresinden ayrıldığı hususu ile devamlı surette ayrılması halinde yeni adresinin tespiti cihetine gidilmemiş, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini mümkün oldukça en yakın komşularından birine varsa yönetici yada kapıcıya bildirilmemiştir. Bu halde davalı tarafa Tebligat Kanunu 35. maddesi ile Tüzüğün 28. ve 55. maddeleri hükümlerine uygun şekilde tebligat yapıldığından söz edilemez. Ayrıca davalıya 35. madde gereğince tebligat yapıldığı tarihte 7201 sayılı Teblgat Kanunu’nun 35. maddesi’nin 2. fıkrasında 6099 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmış olup belirtilen usule uygun olarak tebligat yapılmamış olduğu da anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece davalı tarafa usule uygun şekilde dava dilekçesinin tebliği ile savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde taraf teşkili sağlanmadan, yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
4-(3) numaralı bentte belirtilen bozma gerekçesine göre davalı M.. A.. vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ :Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı H.. K.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı H.. K.. vekilinin, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle M.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle M.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı H.. K.. ve M.. A..’e geri verilmesine 3.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.