Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/4740 E. 2014/4702 K. 31.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4740
KARAR NO : 2014/4702
KARAR TARİHİ : 31.03.2014

MAHKEMESİ : Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2012
NUMARASI : 2008/342-2012/529

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili, davalı Yapı Kredi Sigorta vekili, davalı E.. A.. vekili ve davalı A.. Ş.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkilinin eşi Ş. Ç.’in yolcu olarak bulunduğu davalı O.. S..’in sürücüsü, davalı E.. A..’nin maliki, davalı A.. Ş..’nin trafik sigortacısı olduğu . plaka sayılı araç ile davalı M.. G..’ün sürücüsü, davalı Ü.-E. Elek.Ltd Şti’nin maliki, davalı Yapı Kredi Sigorta A.Ş.’nin trafik sigortacısı olduğu .. plaka sayılı aracın 19/04/2008 tarihinde yaptığı kazada destek Şaban’ın vefat ettiğini, kaza tespit tutanağına göre sürücü Orhan’ın ikinci derecede, sürücü Muharrem’in birinci derecede kusurlu olduğunu ileri sürerek, şimdilik 15.000,00 TL maddi, 75.000,00 TL’de manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, 29.03.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini157.966,28 TL’ye yükselterek, ıslahla arttırılan 142.966,28 TL’ye ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiştir.
Davalı E.. A.. vekili, kazaya karışan… plaka sayılı aracın 09/02/2006 başlangıç tarihli uzun süreli (36 ay) araç kiralama sözleşmesi ile O.Gıda Tekstil İnş. San. ve Tic. A.Ş’ye kiralandığını, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını savunarak davanın husumetten reddini istemiştir.
Diğer davalılar, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı sürücü O.. S..’in %25, davalı sürücü M.. G..’ün %75 oranında kusurlu olduğu, gerekçesiyle 117.191,27 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan (sigorta şirketleri poliçe limitleri ile sorumlu olmak kaydı ile) dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline, 50.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan dava tarihinden itibaren yasal faiz ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili, davalı Yapı Kredi Sigorta vekili, davalı E.. A.. vekili ve davalı A.. Ş.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı Yapı Kredi Sigorta vekili ve davalı A.. Ş.. vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki (2) nolu bent, davalı E.. A.. vekilinin (3) nolu bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının, temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2)Dava, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan ve asgari ücret üzerinden hesaplanan 24.01.2011 tarihli aktüerya raporu ile ilgili olarak davacı tarafın açıkça bir kabulü olmamış ve bilahare davacı vekili bu rapora itiraz ederek desteğin vefatından önceki gelirine ilişkin maaş bordrosu sunmuştur. Buna rağmen, davacının bilirkişi raporuna yaptığı itirazın süresinde olmadığı belirtilerek davalı tarafın kazanılmış hakkının
doğduğu gerekçesiyle maaş bordrosuna göre yapılan destek tazminatı hesabı yerine asgari ücret üzerinden yapılan tazminat hesabının kabulü doğru olmamıştır. Mahkemece, davacının zarar miktarının hesaplanmasında esas alınacak doneler re’sen gözetileceğinden desteğin vefatından önceki gelirine ilişkin sunulan maaş bordrosuna göre yapılan tazminat hesabı nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde verilen hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
3)2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alacı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre olmamak kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının bulunmaması durumlarında, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan ekonomik yönden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde,
gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı E.. A.. zarara neden olan araçlardan plakalı aracın maliki olup olay tarihinde aracı uzun süreli kiralamış olduğu savunmasında bulunmuştur.
Davalı tarafın aracın dava dışı şirkete kiralandığı dolayısıyla işleten sıfatının kalmadığına dair savunması 09/02/2006 tarihli 3 yıl süreli adi yazılı kira sözleşmesine ve araç teslim tutanağına dayanmaktadır. Mahkemece, gerekli araştırmalar yapılmadan kira bedeli karşılığı uzun süreli bir sözleşme olmadığı ve davalının kendi adına trafik sigortası yaptırdığı gerekçesiyle bu davalının işleten sıfatının ortadan kalkmadığının kabulü doğru olmamıştır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerde göz önünde bulundurularak, davalı E.. A..’ye ait araç, dava dışı şirkete kiralandığına göre, taraflar arasında yapılan kira sözleşmesinin uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği, ibraz edilen sözleşme yükümlülüklerinin kim tarafından yerine getirildiği, gerektiğinde işleten ve kiracının varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin, fatura, ruhsat, cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, işletenlik sıfatının davalıda bulunup bulunmadığı hususları tartışılarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Yapı Kredi Sigorta vekili ve davalı A.. Ş.. vekilinin tüm, davacı vekili ve davalı E. Tur. A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı E.. A.. yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı
7.238,53 TL kalan harcın temyiz eden davalı Yapı Kredi ve Ankara Anonim Türk Sigorta A.Ş’nden alınmsına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı E. Tur. Tic ve San. A.Ş’ne geri verilmesine 31.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.