Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/4466 E. 2014/4254 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4466
KARAR NO : 2014/4254
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

MAHKEMESİ : Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2004/805-2012/706

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı B.. K.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalıların sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu araca çarpması sonucu müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, yüzünde sabit eser meydana geldiğini, davacının ayağında halen aksama olduğunu belirterek 500,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 27.01.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 74.125,54 TL’ye yükselttiklerini bildirmiştir.
Davacı vekili, davalı Y.. Ö.. yönünden davayı atiye bıraktıklarını beyan etmiştir.
Davalı B.. K.. vekili, kazanın oluşumunda davacının yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı Y.. Ö.. hakkındaki davanın HMK’nın 150. (HUMK.’nun 409) maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, davalı B.. K.. hakkındaki maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 74.124,54 TL maddi tazminatın ve manevi tazminat talebinin de kısmen kabulü ile 5.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 14/04/2000 den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı B.. K..’dan tahsili ile davacı tarafa verilmesine fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı B.. K.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve özellikle manevi tazminatın takdirinde 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. Maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davalı B.. K.. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
818 sayılı BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. Maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kaza 14.04.2000 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince ıslah talebi 27.01.2012 tarihli dilekçeyle yapılmış ve aynı gün harcı yatırılmıştır. Davaya konu trafik kazası sonucunda bir kişi de ölmüş olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nun 102/3 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresi 10 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihiyle ıslah tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi de dolmuştur. Hal böyle iken, mahkemece ıslahla artırılan kısım yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, talebin tamamının kabulü yönünde yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı B.. K.. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı B.. K.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı B.. K..’ya geri verilmesine 24.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.