Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/4355 E. 2014/4275 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4355
KARAR NO : 2014/4275
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/12/2012
NUMARASI : 2009/771-2012/621

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası bulunmayan aracın kusurlu olarak sebebiyet verdiği trafik kazası sonucu otobüste yolcu olan müvekkilinin yaralandığını, uzun süre tedavi gördüğünü, tedavinin devam ettiğini, maddi ve manevi zararının oluştuğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, daimi sakatlık (iş göremezlik) olarak 7.000,00 TL maddi tazminat talep etmiş, 25.09.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 50.570,33 TL olarak artırdığını belirtmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın kısmen kabulü ile 58.570,33 TL maddi tazminata karar verilmiş; karar, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK.nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.nun 389. maddelerinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK.nun 381. maddesinde de “kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu kurallar yargıda açıklık ve netlik prensibinin bir gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında tereddüt ve yeni ihtilaflara neden olur.
Somut olayda, kısa kararda davacı için 50.570,33 TL tazminata hükmedilirken, gerekçeli kararda 58.570,33 TL olarak yazılmış olması infazda tereddüt yaratacak çelişki niteliğinde olduğundan HUMK.nun 388. maddesi açık hükmüne uygun olmayan biçimde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre de;
a)Davacı vekilince dava ve ıslah dilekçesinde tazminata, ihtarnamenin tebliğ tarihinin 8 iş günü sonrası olan 21.11.2007 temerrüt tarihinden itibaren avans faizi talep edilmiş,
Mahkemece 58.570,33 TL’den, 7.000,00 TL’nin dava tarihinden, bakiyesinin ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden davacı vekilinin dava açılmadan önce 5.11.2007 günlü dilekçesi ile tazminatın ödenmesi istemi ile davalıya başvurduğu anlaşılmaktadır.
Bu halde davacının ihtarnamesinin davalıya tebliğ tarihinin araştırılarak, davacının talebi ile bağlı kalınması suretiyle tebliğ tarihini takip eden 8 iş günü sonrası davalının temerrüdünün gerçekleştiğinin kabulü ile bu tarihinden itibaren tüm tazminat talebi için faize hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde faize hükmedilmesi doğru değildir.
b)Somut olayda, davacı, davaya konu kazaya sebebiyet veren araca arkadaşları ile birlikte evine dönmek amacıyla binmiş, dönüş yolunda kaza meydana gelmiştir.
Olayın gelişimi ve sonucu karşısında, davacının araca ücret karşılığı binmiş bir yolcu olmayıp sırf hatır için taşındığının ve olayda hatır taşıması bulunduğunun kabulü gerekir.
Borçlar Yasası’nın 43. maddesi gereğince yargıç, tazminatın biçimini ve tutarını belirlerken kusur yanında durumun özelliklerini de göz önünde tutacaktır. Bu özel durumlara; zarar görenin birlikte kusuru, zarar tutarının önceden saptamasının olanaksız olması, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, hak ve adalet düşünceleri (örneğin hatır taşıması), olayın oluş biçimi, zarar görenin zararın artmaması için aldığı önlemler, zarar görende var olan bedensel bir rahatsızlığın zarara etkisi, zarar gören idarenin gerekli kadroyu oluşturmaması ve gerekli denetimi yapmaması gibi olguların girdiği kabul edilmektedir.
Diğer yandan, hatır taşımacılığında yalnız taşınan yolcunun yararı söz konusu olduğu ve taşıyanın karşılıksız olarak onu taşıdığı bu gibi durumlarda Borçlar Yasası’nın 43. maddesi gereğince zararın bir bölümünün tazminat alacaklısının üzerinde bırakılması gerekir.
Olayın gelişimi ve sonucu karşısında, davacı yararına takdir edilen maddi tazminat tutarından hatır taşıması nedeni ile uygun bir indirim yapılması gerekirken mahkemece bu hususun göz önünde bulundurulmaması doğru değildir.
c)Dava, kısmen kabul kısmen reddedildiğine göre, mahkemece, kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine A.A.Ü.T. uyarınca, reddedilen kısım üzerinden vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetli görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentde açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 24.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.