YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4347
KARAR NO : 2014/6532
KARAR TARİHİ : 29.04.2014
MAHKEMESİ : Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 10/01/2013
NUMARASI : 2012/609-2013/4
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki taraflar vekilince duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 29.04.2014 Salı günü davacılar M. ve Ö.Y.T. vekili Avukat A. B. ve davalı G. S. A.Ş vekili Avukat F.K. Ç.geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı tarafa zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç ile yaptığı kazada desteklerinin öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 3.750’şer TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre bozma ilamına uyularak; davanın kısmen kabulü ile, davacılar için 3.750’şer TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ıslah ile istenen miktarın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen aktüerya bilirkişisi raporunda belirtilen destek tazminatına ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı, HGK nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca) göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacılar vekilinin temyizine gelince; Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Mahkemenin ilk kararı davacıların tazminat talep etme hakkı bulunmadığına yönelik olup, Dairenin 1.6.2012 Tarih ve 2011/982-12/7191 sayılı ilamı ile; Muris sürücü tam kusurlu olsa da davacılar üçüncü kişi durumunda olduğundan zararın teminat içinde olduğu gerekçesi ile bozulmuştur.
HUMK’nun 83.maddesinde, ıslah; taraflardan birinin usule ilişkin bir işleminin kısmen veya tamamen düzeltilmesine olanak tanıyan bir yöntem olup, karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Aynı yasanın 84.maddesinde, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar, tahkikata tabi olmayan davalarda ise, yargılamanın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiştir.
HUMK 84.maddesindeki tahkikat kavramının irdelenmesinde; HUMK 213 ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, tarafların layihalarının verilmesinden veya bunlar için belirli olan sürelerin geçmesinden sonra, hakimin, yargılama ve hüküm için davanın yeterince aydınlanmadığı kanısına varması halinde, tarafları duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamında tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir.
Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerin toplanmasıyla biten ve uygulamada davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir.
Diğer yandan; ıslahla ilgili 04.02.1948 gün ve 1948-3 esas, 1944-10 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, “1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile usul hükümleri beyanına giren ‘ıslah’ müessesesi ile; açılmış olan bir davada usule müteallik olmak üzere yapılan yanlışlıkları, bir defaya mahsus olmak üzere tamamen veya kısmen düzeltmek imkanı sağlanmıştır… Bir dava açıldıktan sonra … davayı, sebebi olan vakıalar sonradan öğrenilerek düzeltmek ve deliller safhasında yeni deliller ikame etmek lüzum ve zarureti hasıl olabilir ve iyi niyet sahibi olan taraflar bu yanlışlıkları ve unutulmuş şeyleri ‘ıslah’ yoluyla düzeltir veya tamamlayabilirler. Bu fasıl hükmünün sağladığı bu önemli faidelerine mukabil davanın her hangi bir safhasında bu hükümlerin uygulanması davaların sonu alınamayacak suretle uzamasına da yol açabileceğinden bu değerli ve faydalı hükümlerin sadelik ve çabukluk esasını hedef tutan umumi usul prensiplerine uygun bir şekilde hızlandırılması da tatbikatın gösterdiği lüzum ve icaplarından bulunmaktadır. Konunun aydınlanması ve anlaşmazlığın çözümü bakımından olaya temas eden HUMK 84.maddesi hükmü kanunumuzun mehazı olan Noşatel Usul Kanunun’nun iş bu 84.maddemize tekabül eden 78.maddesinde ‘ıslah’ın duruşmanın sonuna kadar “Jusgu’a la cloture des debast” ve teşkilatımızı hedef tutan 84.madde de ‘ıslah; tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye ve tabi olmıyanlarda muhakeme hitamına kadar yapılabilir” denilmekle bahis konusu 78 ve 84.maddelerin açık ibarelerinden ‘ıslah’ın yalnız tahkikat ve yargılama safhalarında yani tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar mümkün olabileceği kastedildiği ve tahkikat ve yargılama devresinden sonra tarafların bu hakkı kullanamayacakları anlaşılmaktadır. Kanunumuzun temyiz faslıhda ve hususiyle 430.maddede hüküm temyizen bozulduktan sonra da ıslahın cari olabileceğine dair sarih ve zımni bir hüküm mevcut olmamasına ve aksine tahkikat ve hüküm devreleri gösterilmek suretiyle bir devre ve zaman ile takyid edildiğine göre 84.maddenin mücerret ıtlakına bakılarak bu istisnai yolun hükmün Yargıtay’ca bozulmasından sonraki safhalara da şumulünün kabul edilmesi bozma karariyle kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi tamamen ‘ıslah’ suretiyle davanın değiştirilmesi hallerinde de işin sonuçlanması güçleşir. Ve bu suretle bu müesseseden beklenilen gayeye ve çabukluk esaslarına aykırı düşer!
Netice; dava açlıdıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve manhkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen ‘ıslah’ın; HUMK 84.maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağına…” şeklindedir.
Diğer taraftan, 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında “bir mahkeme kararının her ne sebeple olursa olsun temyizce bozulması sonunda mahkemenin bozma kararına uyması ile dava yeniden duruşma (muhakeme) safhasına girmiş olacağı cihetle duruşma henüz bitmemiş” olacağı belirtilmiştir. (HGK 16.3.2005 gün 2005/13-97 E, 2005/150 K, HGK 15.3.2006 gün 2006/9-21 E, 2006/72 K).
Ayrıca HGK’nun 16.3.2005 gün 2005/13-97 E-150 Karar sayılı kararında “bu yöndeki tahkikat, anılan hükmün Özel Dairece bu gerekçeyle bozulmasından ve bozmaya uyulmasından sonra yapılmış, bu tahkikatın sonucunda da 02.04.2003 günlü hüküm kurulmuştur. Başka bir ifadeyle, davacıların maddi tazminat istemlerine ilişkin tahkikat evresi, 17.05.2000 günlü birinci karara yönelik bozmaya uyulmasından sonra balamıştır. Dolayısıyla, davacıların bu tahkikatın bitiminden önce, ıslah yoluyla davadaki talep miktarını artırmaları hukuken olanaklıdır. Varılan bu sonuç, 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında yer alan “Bir Mahkeme kararının her ne sebeple olursa olsun temyizce bozulması sonunda mahkemenin bozma kararına uyması ile dava yeniden duruşma (muhakeme) safhasına girmiş olacağı cihetle duruşma henüz bitmemiştir” şeklindeki değerlendirmeyle de paralel nitelikte” olacağı belirtilmiştir.
Somut olaya bakıldığında; davacı vekili dava dilekçesinde destek tazminatı talebinde bulunmuş olup, mahkemece bilirkişiden kusur raporu almış, tazminata ilişkin deliller toplanmadan davayı esastan reddetmiş, davacının temyizi üzerine Dairemizce Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarına uygun olarak davacıların 3.kişi olması nedeniyle davanın esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği şeklinde bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyarak işin esasına girip destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin bilirkişiden rapor aldıktan sonra karar vermiştir. Ancak bozmadan sonra ıslah olamayacağından ıslaha ilişkin tazminat talepleri reddedilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında HUMK’nun 84.maddesine göre, bozmadan sonra deliller toplanmış ve destek tazminatına ilişkin bilirkişiden rapor alınmak suretiyle tahkikata devam edildiğinden bozma sonrası bilirkişi raporuna göre ıslah yapılması mümkündür. Aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacılara verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 384,23 TL kalan harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 29.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.