YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/4057
KARAR NO : 2014/3950
KARAR TARİHİ : 20.03.2014
MAHKEMESİ : Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2012
NUMARASI : 2011/260-2012/544
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilin içinde yolcu olarak bulunduğu davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsünün 23.01.2005 günü yaralamalı ve maddi hasarlı kaza yaptığını, müvekkilinin malul olduğunu ileri sürerek,fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 7.800,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı süresinin dolduğunu iddia ederek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, olay tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıldan fazla süre olması, KTK’nun 109/1 maddesi gereğince dava konusu talebin 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması, kazada vefat edenler ile davacı arasında irtibat bulunmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
1- 23.01.2005 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığı, iki kişinin ise öldükleri dosya kapsamından da anlaşılmaktadır.
2918 sayılı KTK.nun 109. maddesinin 1. fıkrasında haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerlerinin,zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı düzenlenirken, 2. fıkrasında ise, davanın, cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun
bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. 2918 sayılı kanunun anılan hükmünün gözden kaçırılmaması gereken yönü, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Sözkonusu yasa hükmü, ceza zamanaşımı uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Açıklanan hukuksal durum ve ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayda davacı yaralanmış ve iki kişi de hayatını kaybetmiştir. Davalıya sigortalı araç sürücüsünün eylemlerinin Türk Ceza Kanunu çerçevesinde cezayı gerektiren bir eylem niteliğinde bulunması(765 sy TCK m.455/2, taksirle iki kişinin ölümü ve bir kişinin yaralanması), eylemle ilgili ceza davasının anılan hükümde öngörülen cezanın türü ve süresi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması, 2918 sayılı KTK.nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli bulunmasına ve bu itibarla davanın uzamış ceza zamanaşımı süresinde açılmış bulunmasına göre, işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 20.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.