Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/3919 E. 2014/3658 K. 17.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3919
KARAR NO : 2014/3658
KARAR TARİHİ : 17.03.2014

MAHKEMESİ : Elbistan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/11/2012
NUMARASI : 2008/600-2012/936

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı Y.. A.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-

Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik (ZMSS) sigortacısı olduğu aracın davacıların eşi/babaları ve destekleri M.. Y..’nin kullandığı motosiklete çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini ileri sürerek, ıslahla birlikte (davalı sigorta şirketi İhtiyari Mali Sorumluluk Poliçesi limitinden de sorumlu tutulmak üzere) toplam 466.076,17 TL. destekten yoksun kalma tazminatın faiziyle davalılardan tahsiline, davalı sigorta şirketinin (ZMSS ve İMSS) poliçe limitleriyle sorumluluğuna karar verilmesini talep etmiş, bilahare; davalılar A.r Unlu Mam.Gıda İnş.Turz.San.ve Tic.Ltd.Şti. ve Mehmet Ali Yanık hakkındaki davanın 115.000,00 TL. dışında kalan kısmından feragat ettiklerini bildirmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili ile diğer davalı vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, toplam 466.076,17 TL.nın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı sigorta şirketinden 145.000,00 TL. poliçe limitiyle sınırlı olacak şekilde alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı sigorta şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı sigorta şirketi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-) Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
a-) Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça davalı sigorta şirketinin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi nedeniyle sorumlu olduğu iddiasıyla dava açmış ve bu taleple kendisini bağlamıştır. Davacı vekili her ne kadar 14.4.2011 tarihli ıslah dilekçesinde davalı sigorta şirketinin ayrıca (dava dilekçesinde talep konusu edilmeyen) Motorlu Kara Taşıtları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi (İMSS) nedeniyle de sorumlu olduğunu, bu sebeple her iki poliçe teminatı yönünden davalının sorumlu tutulmasını ileri sürmüş ise de; dava dilekçesinde talep konusu edilmeyen poliçe nedeniyle davalı vekili ıslah dilekçesinin tebliği üzerine yasal süresinde bu talebe iddianın genişletilmesi itirazı ile karşı çıkmış bulunduğundan ve bu konuda açılmış ek bir dava da olmadığından mahkemece, davalı sigorta şirketinin sadece kaza tarihindeki trafik sigortası limiti dahilinde sorumlu tutulup, İMSS poliçesi yönünden davacı tarafın talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
b-) Öte yandan; davacılar vekili 01.6.2011 tarihli oturumda davalı araç işleteni Al. Unlu Mam.Gıda İnş.Turz.San.ve Tic.Ltd.Şti. ile davalı sürücü Me.t A.Y.hakkındaki davanın 115.000,00 TL. dışında kalan kısmından (kısmi) feragat ettiklerini bildirmiş olmasına karşın, mahkemece bu davalılar aleyhindeki (feragat edilmeyen) tazminat kısmı yönünden olumlu ya da olumsuz karar verilmemiş olması isabetli olmamasına karşın, davalı işleten ve sürücü lehine olan bu hususun davacı tarafından temyiz edilmeyip, anılan davalılar lehine olan hükmün diğer davalı sigorta şirketince esasen aleyhe temyiz etme hakkı yok ise de; dava konusu zarara neden olan aracın işleten, sürücü ve sigortacısı olan davalıların sorumluluğu yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebetle ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçlularında alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1md.) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (BK 146/1md.) Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK 146/1md) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe yada aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez.
Buna göre, rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalının diğer davalılar lehine olan hükmü onların aleyhine temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece
icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalılarında sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı)
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davacılar maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmış olup, mahkemece davalı işleten şirket ve sürücü aleyhinde hüküm kurulmamış olması davacı yanca temyiz edilmeyip sadece müteselsil sorumlu davalı sigortacı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, hükmü temyize gelmeyen davacı ile anılan davalılar yönünden hüküm kesinleşmiş ve bu davalılar lehine, usulü müktesep hak oluşmuş ise de; temyiz eden davalı tarafın davalı işletenden aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebileceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, rücu davası ile borçlular arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında bu yöndeki kararın temyizinde davalı sigorta şirketinin hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi, hakkındaki karar kesinleşen davalı işleten ve sürücünün hükmedilen maddi tazminat yönünden sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak ve taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; mahkemece davalı işleten şirket ve sürücü yönünden usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmemesi gerektiği gözetilip icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak, sadece, sorumlu oldukları hususunun tespitine yönelik hüküm kurulması gerektiğinden, hükmün bu sebeple de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ;Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı sigorta şirketi vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı sigorta şirketine geri verilmesine 17.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.