Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/3089 E. 2014/113 K. 13.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/3089
KARAR NO : 2014/113
KARAR TARİHİ : 13.01.2014

MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2012
NUMARASI : 2012/344-2012/387

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin fotoğraf stüdyosuna aldığı Dijital Mınıplap Baskı makinasının davalı sigorta şirketince tüm işyeri sigorta poliçesi ile sigortalandığını, anılan makinanın arızalanması üzerine yetkili servis tarafından onarımının yapıldığını, 19.351,00 TL onarım ücreti ve 959,00 TL servis bedeli ödendiğini beyan ederek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 11.000,00 TL’nin 23.12.2010 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; arızanın teminat dışı olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 109/1 ve 2. maddeleri gereğince, dava konusunun belirli ise kısmi dava açılamayacağı, davacının makinayı tamir ettirip bedelini ödediğinden dava konusunun belirli hal aldığı, bu nedenle hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, işyeri sigorta poliçesi nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde ya da demesi, kural olarak yeterlidir (Yargıtay HGK 02.04.2003 gün ve 2003/4-260 Esas 271 K. sayılı ilamı; Pekcanıtez H./Atalay M./Özekes M.; Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s. 320; Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s.286).
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda (HUMK)açıkça kısmi dava düzenlenmediği halde, söz konusu Kanunun yürürlükte olduğu dönemde kısmi dava açılması mümkün bulunmaktadır. Çünkü alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Kısmi dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 109. maddesinde ise, ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği; ikinci fıkrasında ise; talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık 21.04.2011 tarihinde, yani 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden önce mahkemeye getirilmiştir. Buna göre 1086 sayılı HUMK uyarınca kısmi dava açılmasında yasal engel bulunmadığına göre mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13.1.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.