Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/2790 E. 2014/7868 K. 20.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2790
KARAR NO : 2014/7868
KARAR TARİHİ : 20.05.2014

MAHKEMESİ : Turhal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/11/2012
NUMARASI : 2006/208-2012/563

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı Hazine vekili, davalı borçlu Nazmi aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu şirket hissesini davalı Ali’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı Nazmi vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, hisse devri tarihinde ve dava tarihinde davalı borçlunun yeterli malvarlığı bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarında amaç, davacı alacağının tahsiline yönelik olarak borçlunun yaptığı aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.Hazine alacağının, tasarruf tarihine kadar doğmuş olan bölümü için kesinleşmemiş bile olsa dava açılması durumunda dava tarihindeki miktar esas alınarak borç miktarı hesaplanması doğru değildir. Başka bir deyişle vergiyi doğuran olaylar gerçekleşmiş ancak amme alacağının daha talep edilebilecek aşamaya gelmemiş bile olsa bu dönemdeki borçların ileride kesinleşmiş olması şartıyla tasarrufun iptali davasının konusunu teşkil edeceği açıktır. Hal böyle olunca Mahkemenin yazılı şekilde dava tarihini esas alan kararında isabet olmadığı gibi amme alacağının miktarı için yazılan değişik tarihli yazılara verilen cevaplar arasında da tereddüt bulunduğundan az yukarıda açıklanan şekilde tasarruf tarihine kadar doğmuş (kesinleşmesi tasarruf tarihinden sonra dahi olsa) amme alacağının miktarının kesin olarak belirlenmesi ve hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi yerine yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 20.05.2014 tarihinde karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oybirliği ile karar verildi.