Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2013/2465 E. 2014/687 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/2465
KARAR NO : 2014/687
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

MAHKEMESİ : Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/12/2012
NUMARASI : 2012/256-2012/527

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı tarafa zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracı kullanan desteğin meydana gelen kazada öldüğünü açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 6.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 109. maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş, aynı maddenin ikinci fıkrasında, davanın cezayı gerektiren bir eylemden kaynaklanması durumunda ceza kanununun öngördüğü ceza zamanaşımının (sürücü, işleten veya diğer sorumlular için fark gözetilmeksizin) uygulanacağı hükme bağlanmıştır.Trafik kazası 10.6.2008 tarihinde meydana gelmiş, dava 14.5.2012 tarihinden açılmıştır.Bu yasal düzenleme karşısında 15 yıllık ceza zaman aşımı süresi dolmadan davanın açılması karşında zamanaşımı definin reddine karar verilerek işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın zaman aşımına uğradığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi isabetli değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 21.1.2014 günü üye E.S.Baydar’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla ile karar verildi.

– KARŞI OY-
Davacıların desteği K. C.’ın 10.06.2008 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması ve vefat etmesi üzerine davacılar tarafından aracın ZMSS’i olan davalı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili süresinde zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece “sürücü desteğin kendi kusurlu eylemi ile sonuçlanan olayda, eylem suç teşkil etmediğinden davada uzamış ceza zamanaşımının uygulanamayacağı, dava tarihi itibariyle 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımının gerçekleştiği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,
Davacıların temyizi üzerine sayın çoğunluğun “Davanın uzamış ceza zamanaşımına tabi bulunduğu, dava tarihi itibariyle zamanaşımının gerçekleşmediği,” gerekçesini içeren görüşü doğrultusunda yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun, bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesi “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
Yasanın 109/2 maddesi “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre cezayı gerektirmesi,
b-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Somut olayda, davacıların desteği olan Kemal Cızzak 10.06.2008 tarihinde davalıya ZMSS’li aracı kullanmakta iken gerçekleştirdiği kaza sonucu vefat etmiştir.
Görüldüğü üzere tazminata konu eylem davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 2.maddesinde “1-Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasından kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı” öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” olarak da adlandırılmaktadır.
Desteğin “dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek” ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer’i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 10.06.2008 tarihinde gerçekleşmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 14.05.2012 tarihinde açılmıştır. Davalının zamanaşımı itirazı üzerine yerel mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup açıklanan gerekçeler karşısında yerel mahkeme kararının onanması gerekirken bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.